Ali Dizdar’ın yazısı: Sanayi Sitesi Ve Hipodrom Hakkında Gerçekler Ve Yanılgılar

“Bodrum Sanayi Sitesi” Hizmeti ve konumu nedeniyle Bodrum için çok önem arz ediyordu ve hala bu önemini korumaktadır. Konuyu enine boyuna ele alarak, kamuoyunun aydınlatılmasına katkı sağlamak için işe koyuldum. Ve en büyük kaynak, sanayi sitesinin sorumlusu gibi görülen ve dolayısı ile suçlamaların hedefi haline gelen, hala hayatta olan hepimizin olmak isteyeceği bir dinçlikte olan Ethem Usta’ya (Ethem DEMİRÖZ) başvurdum. Belgeleriyle destekleyerek anlattıklarını sizlere aktarıyorum. Uzun soluklu bir yazı olacağından konuyu 4 bölümde sunacağım.
BİRİNCİ BÖLÜM… SANAYİ SİTESİ ÖNCESİ BODRUM
Ethem Usta … (Ethem DEMİRÖZ) anlatıyor.
1970 yıllara doğru geldiğimiz günlerde Bodrum, 8 mahallesi, 2 Nahiyesi ve 30 köyü olan, merkez nüfusu 5000 civarında. Köyleriyle birlikte toplam nüfusu 25 000 olan bir ilçe idi.
Geçim kaynakları; denizde balıkçılık, süngercilik. Karada; narenciye, incir, badem, zeytin, tütün, harnup ve defne gibi birkaç orman ürünlerini de ihraç eden, bahçelerinde sebze meyve yetiştirerek iç pazarı oluşturan, hayvancılığa önem vermiş sütünü peynirini kendi üreten bir ekonomiye sahip idi.
Şehir içinde bir kısım yollar toprak ve döşeme taşlı olduğu gibi kışın çamurlu yazın tozlu köy yollarının tamamı toprak ve bozuk idi. Bir ucundan bir ucuna yürüyerek 15 dakikada ulaşılan merkezinde ulaşım için bisiklet yeterli olup köyleriyle ulaşımda yerelde CİP ile tarif edilen JEEP’ler ile sağlanır idi. Bilhassa narenciye ve eşya taşımacılığında çoğunlukla deve kervanları kullanılırdı. Şehir dışı ulaşımı Milas’a minibüsler İzmir’e otobüs ile sağlanıyordu.
Merkezde 3 İlkokul 1 Ortaokul ve 1 Kız Sanat enstitüsü ile eğitim sağlanır, hastanesi olmadığından, halkının hastane olarak andığı iki doktorlu bir sağlık ocağı ile, sağlık sorunlarını gidermeye uğraşırdı.
Yarımadadaki konut olarak kullanılan binaların çoğunluğu tek katlı ve geren damlı evlerden oluşmuş idi. Eskiden kalmış kiremit damlı iki katlı birkaç bina da mevcut idi. Geren damlı evler ya bahçe kenarına yapılır ya da bir avlusu olan müstakil evler idi. Bahçesinde ya da avlusunda mutlaka bir su kuyusu olurdu. Yarımadadaki tüm evler/binalar beyaz kireç ile badana edilirdi.
Kamu binalarından Adliye binası, Cumhuriyet caddesine çıkan bir sokak içinde, iki katlı eski bir RUM evinde konuşlanmıştı. Kaymakamlık, futbol sahası olarak kullandığımız meydana bakan, bir demirci dükkânı/atölyesi üzerindeki bir tek odada görev yapıyordu. Postane, Kale Caddesi üzerinde (bugün Garanti Bankası olarak kullanılan), alt katında manifatura dükkânı olan binanın üst katında, Tapu dairesi ise çarşıya yakın bir sokak içerisinde, iki odalı bir binada hizmet veriyordu. Vergi dairesi gibi diğer resmi daireler de benzer konutlarda, çarşıya yakın sokak aralarına dağılmışlardı. Emniyet Müdürlüğü yani karakol binası halen aynı yerde görev yapan LİMAN (BARIŞ) Meydanı’nda bulunan eski kale girişi yolu kenarında, iki katlı küçük bir binadaydı.
Belediye bugün de kullanılan yerinde tek katlı bir binada, bir başkan odası, nikah salonu olarak da kullanılan bir toplantı odası, beş personel odası ve bir deposu ile hizmet etmekteydi. Toplantı/Nikah salonunun sandalye mevcudu yetersiz olduğundan toplantı yapıldığı ya da nikah olduğu günlerde civar kahvelerden sağlanırdı. Yetmez ise odalardaki personel sandalyeleriyle takviye edilirdi. Belediyeye ait çöp toplayan iki at/katır, birkaç çöp arabası, bir et taşıma arabası, bir inşaat arabası, bir itfaiye arabası, bir vidanjör ve bir ambulans vardı. Mezbaha deniz kenarında olup kesimlerin atıkları denize giderdi. İlan ve duyurular, gezen tellallar tarafından veya Cami minaresindeki hoparlörlerden yapılırdı.
Köylerinde elektrik yoktu. Merkezde elektrik, Belediye tarafından 4 adet dizel jeneratörlerle sağlanır, üretim kısıtlı olduğundan, evlerde, sadece aydınlatma lambalarında ve iş yerlerindeki aletlerde kullanılma zorunluluğu vardı. Elektrik pahalıya mal edilmesi nedeniyle gece saat 12 de elektrikler kesilir jeneratörler durdurulur şehir karanlığa bürünürdü.
Merkezin su ihtiyacı, bugün futbol sahası olarak kullanılan alanın ortasında açılan 2 kuyudan, dizel motorlarla çekilen su ile sağlanmaktaydı. Su yetersiz gelince, ismi MÜSKEBİ olan sonra ORTAKENT olarak değiştirilen köyde açılan 3 kuyudan takviye edildi. Köylerinde ise su ihtiyacı, her hanenin kendi çabasıyla oluşturduğu, ya yağmur suyunu depoladığı deposundan, ya bahçesindeki kuyusundan, ya da yakın civardaki kaynaklardan taşıdığı su ile sağlanıyordu. Yaygın olarak ortaklaşa yaptırılan GÜMBET (KÜMBET) dediğimiz su sarnıçları da çok işlevseldi.
FOTO… SSH 001
İlçemizde elektrik yetersiz olduğundan, buzdolabı ile tanışmadığımız günlerde, Manavlar Çarşısı olarak anılan alanda, SOĞUK HAVA DEPOSU olarak andığımız bir fabrikamız vardı. Burada et ve balık gibi soğukta muhafaza edilmesi gereken ürünler depolanır, fabrika aynı zamanda buz da üretirdi. Bilhassa sefere giden balıkçıların buz ihtiyacını karşılardı. Halka perakende olarak da satış vardı. Buza ihtiyacı olan halk, çeyrek ya da yarım kalıp buz satın alır, soğutma ihtiyacını karşılardı.
Tekne imalatı gün ve gün artmakta olup tekne imalatçıları dar bir alana sıkışmışlardı. Bugün TRAFO KAFE olarak kullanılan, zamanın elektrik üretim binası (TRAFO BİNASI) altındaki dar alanda, üç tekne ustası tekne imalatı yapmaya uğraşıyordu. Ustaların ustası Ziya GÜVENDİREN, guletin babası olarak anılan Çolak Erol lakaplı Erol AĞAN ve Küçük ZİYA lakaplı Ziya TÜNAY isimli üç usta, bu daracık alanda tekneler üretmeye uğraşıyorlardı. Çekek yeri olarak kullanılan bugün üzerinde marina konuşlanarak işgal edilmiş OSMANLI TERSANESİ kullanılmakta idi. Ancak yetersiz geldiğinden insan gücüyle çekilebilen tekneler, denize açılan sokak aralarında ve deniz kenarındaki küçük meydancıklarda bakıma alınırdı. Bu günkü İçmeler tersane ve çekek yerleri 1970 li yılların ortalarından sonra yani İçmeler yolu yapıldıktan sonra faaliyete geçmeye başladılar.
FOTO… SSH 002
FOTO… SSH 003
FOTO… SSH 004
Küçük esnaf olarak andığımız istihdamın belkemiği tamir ve üretim atölyeleri (dükkanları); Tornacılar, demirciler, tenekeci dediğimiz soba ve teneke yapanlar, marangozlar, motor tamircileri, oto tamircileri, elektrikçiler, su tesisatçıları, radyo tamircileri ve benzeri iş yerleri Kale Caddesi ve Cumhuriyet Caddesi arasındaki daracık dükkanlarda iş yapmaya çalışıyorlardı. Benim torna tesviye ve tamirhane dükkanının 17 metrekare olduğu yerde, dükkân küçüklüğü nedeniyle çoğu tamirci dükkân önündeki sokak ya da cadde üzerini kullanır, kimisi ağaç gölgesi altında faaliyetini sürdürürdü. Her zaman yangın tehlikesiyle, Allaha emanet, araba giremeyecek darlıktaki bu sokak içlerindeki iş yerlerinde bir kategori de yok idi. Bugün TEKTEKÇİLER SOKAĞI daha önce MEYHANELER SOKAĞI olarak andığımız Eski Bankalar Sokağı içerisinde, tuz deposu, sünger deposu, un deposu, incir deposu, Marangoz, Motor Tamircisi ve Meyhane yan yana çalışıyorlardı. Bir meyhaneye bitişik motor tamircisi, bir marangoza bitişik hububat ya da incir deposu vardı. Akşam saatlerinde meyhanede kadeh kaldıranlar ile yandaki tamirhanede yağ pas içinde çalışanlar birbirlerine kadeh kaldırıyorlardı. Hangi esnaf nerede dükkân bulabildiyse orada iş yeri açtığından, tamirci esnafı şehrin birçok yerine dağılmış idi. Kimi Kilise meydanında, kimi çarşı içinde, kimi futbol sahası civarında, kimi limana yakın Eski Bankalar Sokağı’nda geniş bir alana dağılmış durumda idiler. Gaz ve benzin satan dükkân ve akaryakıt istasyonları da aynı saha içerisinde, 4 ayrı mekânda çarşı içine dağılmış durumda idiler. Kaymakamlığın altında demirci, otelin altında kazancı dükkânı ve kahvehane garipliklerini yaşıyorduk.
FOTO… SSH 005
Bu günkü şehir içindeki belediyenin kapalı otoparkının olduğu yerde ve üzerinde Denizcilik Müzesi olarak kullandığımız Bedestenin ve diğer binaların olmadığı zamanlarda orada bizim her işimizi gördüğümüz bir meydanımız vardı. Yaklaşık 5 dönümlük bu meydanı yoğun bir kullanım alışkanlığımız ve gerekliliğimiz oluşmuştu. Taşlı toprak zemine sahip bu alan, resmi günlerde bayram kutlamaları için kullanılır, İlçenin tek pazarı cuma günleri bu alanda kurulurdu. Pazar günleri futbol karşılaşmaları, yılda bir yapılan geleneksel deve güreşleri, bu alanda yapıldığı gibi, bu alana aynı zamanda otogar görevi de yüklemiştik. Köylere yapılan dolmuş seferleri, şehirler arası otobüs seferleri bu alandan yapılır, bu seferleri yapan tüm araçlar ve nakliye kamyonları park alanı olarak da bu meydanı kullanırdı. Bodrum’a gelen kamyonlar yüklerini bu alanda indirir, gidecek yükler de bu alandan yüklenirdi. Köylerden deve kervanları ile gelen narenciye kasaları bu alanda tırlara yüklenir ve ihraç edilirdi. Ara sıra ilçeye gelen cambaz, teşkilatını bu alana kurardı. Hayvan pazarı, kurbanlık satışlar, odun kömür saman gibi toplu satışlar bu alanda yapılırdı. Askere giden gençler, toplu olarak bu alandan uğurlanırdı. Bodrum’a gelen her bir turist, Bodrum ile ilk bu alanda tanışırdı ve karşılanırdı. Bu meydan Bodrum’un merkeziydi.
Kitaplara sığdıramadığımız bu devrin yaşamını bu günlerde çok özler olduk. Keşke hiç değişmeseydi de o yaşama devam etseydik, tüm olumsuzluklara rağmen mutluyduk özlemi değişen ve gelişen dünyada pek işe yaramıyor. Çekirdeksiz Satsuma mandalinanın piyasaya sürülmesiyle çekirdekli Bodrum Mandalinasının cazibesini kaybetmeye başlayışı, yeni arayışlara giren Bodrumluya turizmin tanıtılmasıyla değişim başladı.
FOTO… SSH 006
FOTO… SSH 007
FOTO… SSH 008
1970 li yıllarda hız kazanan turizm trafiği ile birlikte, göç de başlamış oldu. İş için gelenler, yeni iş yeri açmak için gelenler, yatırım için gelenler, tesis yapmak için gelenler, yerleşmek amacıyla gelenler tarafından kiralık ev, satılık ev, kiralık ve satılık iş yeri ve arsa talepleri artmaya, fiyatlar da hızla yükselmeye başlamıştı. Kapış kapış giden konut ve arsa satışlarından ötürü, tapu dairesinde yoğun günler başlamış idi. İlçenin nüfusu da aynı ölçüde artıyordu. Şehir dışından gelen otobüsler ve otobüs şirketleri arttı, köylere plajlara giden dolmuşlar arttı, ilçenin ihtiyacı olan gıda ve malzeme ihtiyaçlarını gideren kamyonlar arttı. Velhasıl her işimizi gördüğümüz meydanımız, bu yoğunluğa hem yetersiz hem de yakışmaz kalmaya başladı. Taşlı topraklı bir alan olması yüzümüzü kızartıyordu. Bu alanı betonlayıp otogar haline sokarak, gelen turiste biraz olsun şirin gözükmemiz gerekti. Otobüs şirketleri alana yerleşti. Artık bu alanda pazar kurulamaz oldu. Pazarı çarşı içinde, dükkanların arasına kurmaya başladık. Dükkanların arasına kurduğumuz pazar sıkıntı yaratıyor yerini değiştirmeye kalktığımızda en fazla liman meydanına doğru kaydırma imkânımız oluyordu. Şiddetle bir Pazar yerine ihtiyacımız vardı. Saha betonlanınca futbol sahamızı da kaybetmiş olduk. Bir futbol takımımız vardı ancak oynayacak sahamız yoktu. Futbol sahası da istiyorduk. Otogar haline getirdiğimiz meydanın, şehrin tam merkezinde olması, bu hızlı göç dalgasına karşı, önümüzdeki sezonlarda yetersiz kalacağı ve kargaşa yaratacağı öngörülüyordu ve otogarın şehrin dışına çıkarılmasının şart olduğuna inanmaya başladık.
FOTO… SSH 009
Bu hızlanan turizm hareketliliği, “başı bozuk” / “bildiğin gibi yap” yapılaşmasını da beraberinde getirmeye başladı. İlçede süratle düzensiz bir yapılaşma çok katlı binalar yükselmeye başladı ve buna bir çare bulunmalı, Bodrum’un görüntüsünü bozmayacak bir düzen/form getirilmeliydi.
FOTO… SSH 010
Yeni Pazar yeri, futbol sahası ve yeni bir otogar istiyorduk. Yollarımız yetersizdi Lisemiz yoktu ve daha bir sürü sorunumuz vardı. Bunların yapılabilmesi için de bir imar planına ihtiyacımız vardı.
*****
Bir sonraki bölümde Ethem Usta’dan Bodrum’un imar planına kavuşması ve sanayi sitesi için girişimi okuyacaksınız. Fotoğraflar için Eski Bodrum Arşivi sahibi Ali ŞENGÜN’e teşekkür ederiz.
Buluşmak üzere Saygılarımla. Ali DİZDAR