ALİ DİZDAR YAZDI; MEHMET ÇEVİK İLE GÜLTEN ÖĞRETMEN

MEHMET ÇEVİK İLE GÜLTEN ÖĞRETMEN
Her anlattığım Bodrumlunun öyküsü enteresanlık içerir. Zaten etrafımızda enteresan olmayan hiç kimse yoktu. Bu sadece etrafımızdakilerde değil anlatılan ve dinlediğim tüm öykülerdeki neredeyse herkesin ortak özelliğiydi
Ethem DEMİRÖZ amca ile sık sık sohbet ederiz. 94 yaşında eski Bodrumlu, genellikle eski günlerden anekdotlar anlatır. Anımsadığı 325 kadar garip, komik, enteresan hikâyeyi listelemiş, olası bir kitap yapmak için hazırlık yapmış ancak bu hikayeleri derleyecek bir sistem arayışında. Neredeyse 3 kitap olacak potansiyeldeki bu hikayelerden bazılarını anlattırıyorum ve yayınlamak için iznini alıyorum.
Unutkanlık üstüne enteresan yaşanmışlıkları olan Mehmet ÇEVİK öğretmeni anlattı.
…..Ethem DEMİRÖZ
“Mehmet ÇEVİK Bodrum Cumhuriyet İlkokulunda öğretmenlik yaparken kendine birde küçük bir tekne yaptırmıştı, ismini ÇEVİK koymuştu ara sıra balığa giderdi. Teknesine motorunu da ben satıp takıvermiştim. Bir de yine kendisi gibi öğretmen arkadaşı Mehmet BİLEN vardı, balığa birlikte giderlerdi. Ben de o zaman kendime küçük bir tekne yaptırmıştım ismini ŞAHANE koymuştum. Tekneme de yüksek beygirli motor monte ettiğimden piyasanın en hızlısı idi. Ara sıra çıkar sahil turu atardım hem zevkimi alır hem de biraz hava atardım.
Yine öyle gezintiye çıktığım bir akşam üstü limandan çıktığım esnada Değirmen Burnu’ndan limana doğru gelmekte olan Mehmet ÇEVİK’in teknesini gördüm. Belli ki arkadaşı Mehmet BİLEN’le birlikte balığa gitmişler de limana dönmekteler. Dur şunlara bir şaka yapayım diye süratle teknemi üzerlerine sürmeye başladım. Gayem iyice yaklaşınca dümeni kırıp korkutmak. Nazım geçmeyen insanlar olsaydı yapmazdım zaten. Epey bir yaklaşınca ben dümeni kırıp yön değiştirdiğimde onlarda Bardakçı koyuna doğru acil bir dönüş yapmışlardı. Benim onlara çarpacağımı zannedip kaçınmışlardı.
Mehmet ÇEVİK dümende, Mehmet BİLEN de baş tarafta ata biner gibi oturup baş ipine tutunmuş bacaklarını da aşağı sarkıtmıştı. Neyse selamlaşıp geçmiştik. Ertesi gün benim dükkana Mehmet BİLEN geldi. Benim dükkanın da bulunduğu Kilise Meydanı o zamanlar matrak işlerin, şakalaşmaların, muhabbetlerin adeta buluşma yeri gibiydi. Mehmet BİLEN geldi “yahu Ethem usta dün korkuttun bizi” dedi ve geçirdiği korkulu anları anlattı. “Ben önde oturuyom senin üstümüze geldiğini gördüm ancak bizi görmedi herhalde diye telaşlandığım anda dümende oturan Mehmet ÇEVİK bana bağırmaya başladı “Mehmet!.. Mehmet!.. çevir dümeni karaya doğru, bu herif üstümüze çıkıcek.” “Şöyle bir döndüm baktım Memet’e.” “Mehmet!.. Çevirse dümeni karaya doğru, adam çarpçek bize”. Diye hala bağırıp duru. “Ulen oğlum gayığı ben nasıl döndürem dümende sen varsın ya niye bene bağırıp durusun dedim. Aklı başına geldi de dümeni kırdık” dediydi.
Pazar günüydü sabah evde oturuyorum Mehmet ÇEVİK geldi evde beni buldu. “Yahu Ethem Usta motor çalışmıyor” dedi. Teknenin motoru da ben sattım hem de ben monte ettiğimden onun motorcusu bendim. Kalktık gittik limandalar. Mehmet BİLEN’de orada. Belli balığa gitmeye niyetlenmişler. Tekneye girip ilk baktığım akü kutup başları olmuştu. Uzun süre motoru kullanmadığında akü kutup başlarını sök ki akü boşalmasın diye tavsiye vermiştim. Bana da güvendiğinden sık sık uygulardı. Motor çalışmıyor diye her şikayetine gittiğimde akü kutup başlarını takmayı unuttuğunu görürdüm. Ancak bu sefer kutup başları takılıydı. Çöktüm motorun başına uğraşırım uğraşırım bir türlü çalışmıyor. Motor benzinliydi, karbüratörü söktüğümde elime bulaşan yakıtın kokusu sanki benzine benzemiyordu iyice kokladım bu resmen gaz yağı idi. O zamanlar soba tutuşturmakta, kandil lambalarında, gaz ocaklarında, gaz sobalarında yakıt olarak kullanılan, renksiz, motorin kıvamında halkın GAZYAĞI dediği GAZ yakıtı satılırdı. Günümüzde artık pek kullanılmıyor.
Mehmet ÇEVİK’e sen depoya GAZ doldurmuşsun tabiki çalışmaz dedim. Yok yahu ben benzinli motora niye gaz doldurayım ki deyince, dışarda bizi seyreden Mehmet AYDOĞAR “Mehmet dün sen MOBİL’ den bidona gaz doldurttun ben de oradaydım” deyince ve yakıtı doldurduğu bidonu da kokladık ikna oldu GAZ aldığına. Ama ben benzin almaya gitmiştim dedi. O zaman belediyenin karşısındaki bugünün HALK BANKASI binasının olduğu yerde Nebil AĞAN’ın işlettiği “MOBİLOİL” yakıt istasyonu vardı. Mehmet AYDOĞAN da işletmenin muhasebecisiydi. Mehmet ÇEVİK bidonla gelip gazyağı istediğinde O da oradaymış. Benzin diyeceği yerde gaz deyince olan olmuştu. Neyse depoyu, karbüratörü temizleyip yeniden benzin doldurup motoru çalıştırdım da öğleden sonra balığa gittiler.”
FOTO MÇ 001
“Yine bir kış günüydü benim kuzen Mehmet DEMİRÖZ’ün çarşı içinde dükkanında oturuyoruz. Sohbet ediyoruz o ara Mehmet ÇEVİK geldi şakalaşma ve dereden tepeden birkaç lakırdı ettik ve gitti. Gitti ancak o gider gitmez de yağmur başladı bir-iki dakika geçmedi Mehmet ÇEVİK dükkana geri döndü. Benim kuzen Mehmet’e “Yahu Mehmet ben şemsiyemi burada mı unuttum acaba gördün mü?” diye sordu. Mehmet de “Evet gördüm ve hatta hala görüyorum… Kolunda asılı duruyor deyince” Başını eğdi baktı kolunda asılı şemsiyeyi aldı “Hay allah bendeymiş dedi gitti.”
……
Mehmet ÇEVİK öğretmenin enteresan bulunan unutkanlıklarını düşündüğümüzde hangimiz yapmıyoruz ki ye varabiliyoruz. Kendimden başlayarak bir dolusunu da sayabilirim, deposuna benzin yerine motorin doldurtan, gözlüğü başının üzerinde gözlüğünü arayan çok olaya şahit olmuşsunuzdur. Telefonuyla konuşurken telefonunu arayan arkadaşlarım var benim. Ancak varmak istediğim sonuç piyasada dolanan söylentiler öyle çok değişimlere uğruyor ki hayrete düşmemek elde değil. Sonunda Temel fıkralarına dönüşüyorlar.
Mehmet ÇEVİK öğretmen Mumcular’ın (Karaova) köyü, YENİKÖY de Şefika + Mustafa ÇEVİK ten 1925 yılında doğmuş köyde büyümüş. O günlerin kurtuluşu olarak görünen Köy Enstitülerine katılır. Sonrasında sınavı vererek Hasanoğlan Köy Enstitüsüne geçer. Ankara’da kurulan Hasanoğlan Köy Enstütüsü’nün farkı yüksek enstitü olarak diğer enstitülere öğretim üyesi veya müfettiş yetiştirmek amacıyla kurulmuş olmasıdır. Mehmet ÇEVİK Hasanoğlan da bir süre okuduktan sonra vazgeçip geri döner ve köy enstitüsünden mezun olarak öğretmenliğe adım atar. İlk görev yeri köyü olan Yeniköy’ü ister, atanır ve bir süre görev yaptıktan sonra. Bodrum merkez Cumhuriyet İlkokuluna tayin olur. Emekli olana kadar da Cumhuriyet ilkokulunda öğretmenlik yapar.
FOTO MÇ 002
Benim ilkokulu okuduğum aynı dönemde öğretmendi ancak ben Atatürk İlkokulu’nda okuduğumdan kendisiyle tanışma imkânım olmadı. Eşi Gülten ÇEVİK ile yaptığım söyleşiden edindiklerimi anlatıyorum.
Gülten ÇEVİK’in Mehmet ÇEVİK’i ilk görüşündeki izlenimleri Mehmet öğretmen hakkında bize kalın çizgilerle bir karakter çiziyor.
…..Gülten ÇEVİK
“Annemin ameliyatı nedeniyle gittiğimiz İzmir’den otobüsle dönüyorduk. O zaman Milas-Bodrum yolu Mumcular’dan (KARAOVA) geçerdi ve otobüs indi bindi için muhakkak Mumcular’da dururdu. Mumcular’da otobüse bir genç bindi. Bodrum’a gidecekti sanırım. Başında hasır şapka, düzgün traşlı, mavi gözlü, mavi gömlekli, giyimi pahalı değildi ancak kendine düzgün ve yakışanı giymiş ve ben bu köyden değilim dercesine farklılığı olan bir genç. Etrafa bakındı bakındı oturacak bir yer bulamadı ve geri indi. Ablam ile beraber oturuyorduk ablama sordum bunu tanıyor musun diye. Bu da bir öğretmen dedi. Ablam da köy enstitüsü mezunu bir öğretmendi ve tanıyordu. O zamanlar Mehmet ÇEVİK Cumhuriyet İlkokulun’da görevdeydi. Ben de Ortakent İlkokulunda öğretmenlik yapıyordum.
Ben 1939 yılında Alime + Mustafa KARAOĞLAN’ın çocukları olarak Ortakent’te doğdum ablam köy enstitüsünde okuduğu için beni Köy Enstitüsüne aldırtmadı ben normal Bodrum Orta Okulu’ndan sonra Adana Kız İlk Öğretmen Okulun’da okudum ve mezun oldum.
Neden bu kadar uzak bir şehirde okuduğumu soracak olursanız anlatayım. Öğretmen okuluna ilk kaydımı Bursa Öğretmen okuluna yaptırmıştık ancak Bursa’daki okulda yabancı dil İngilizce mecburi idi. Benim ortaokuldaki yabancı dil öğrenimin ise Fransızca idi. Zaten bizim orta okulda tek yabancı dil eğitimi vardı ve Fransızca idi. O zamanlar öğretmen sıkıntısı da vardı askeriyeden Fransızca bilen bir subay gelirdi o da ne kadar öğretebildiyse. Bursa’da okuyamayacağım kesinleşince bana Fransızca eğitimi olan üç seçenek sundular, Adana, Konya ve Edirne. Babam Konya ve Edirne soğuk olur, sen en iyisi Adana’yı seç dedi. Ben de babamın tavsiyesine uyup Adana’ya gittim. Mezun olunca da beni ilk önce Muğla bölgesine atadılar okul seçimimizi Muğla İl Eğitim Müdürü yapıyordu. Ablam Ortakent’te öğretmendi, Muğla İl Eğitim Müdürüne beraber gidip tayinimin Ortakent’e yapılmasını istedik, uygun görülmüş olmalı ki atamam Ortakent İlkokuluna yapıldı. Ablamla beraber aynı okulda öğretmenliğe başladım.
Mehmet ÇEVİK, Yeniköy’de öğretmenlik yaparken tayinini, ben artık evlenmek istiyorum diye Bodrum’a istemiş. Dilekçesinde aynen böyle yazmış. Herhalde köyde beğendiği kız yoktu. Doğruları söylemekten asla kaçınmazdı. Bodrum merkez Cumhuriyet İlkokuluna tayini yapılmıştı. Taşınmış Bodrum’da oturuyordu. Muğla İl Eğitim Müdür’ü Köy Enstitüsünden sınıf arkadaşıydı. Gel zaman git zaman Mehmet’i evlendirmeye karar vermişler. Beni Mehmet’e, Mehmet’i de bana layık görmüşler. Ortakent İlkokulunda 2. Yılımdı. Muğla İl Eğitim Müdür’ü Ortakent’e geldi ve ablama beni Mehmet’ile evlendirmek istediğini söylemiş. “Mehmet çok iyi biridir ancak karpuz alırsın bazen içi kötü çıkabilir onu da hesaba katın” demiş.
Babamla annem Mehmet’i görüp tartmaya Bodrum’a gittiler. Belediyenin karşısında bir kahvede buluşmuşlar. Babam annem Mehmet’i beğenmişler ki bizi evlendirmeye razı olmuşlar. Babam Mehmet hakkında şöyle demişti: “Kaymakam gibi adam ancak üstüne başına çok bakmamış”. Gerçekten de Mehmet öyle biriydi. Ancak bana çok titizlenirdi. Bana moda mecmualarından elbise modeli bulur kumaşını da beğenir alır getirir diktirirdim. Üstüme başıma dikkatle bakar falsom varsa düzelttirmeden beni okula göndermezdi.
FOTO MÇ 003
FOTO MÇ 004
Muğla Milli Eğitim Müdürü ile Öğretmen Halil ARKUN gelip beni annemden babamdan istediler. 1959 da evlendik. İlk oğlum Önder 1961 doğumlu veteriner hekim idi 2013 yılında kalp krizi nedeniyle kaybettik. İkinci oğlum Erdem 1963 te doğdu öğretmen oldu, emekli, Bodrum’da yaşıyor. Bir de kızımız oldu, Bilge,1964 doğumlu. Fizik mühendisi oldu. Mesleğini yapacak bir ortam bulamadığı için teknik ressamlık yaptı. O beni yalnız bırakmaz.
Evlendikten sonra Mehmet beni, 2 yıl görev yaptığım Ortakent İlkokulu’ndan Cumhuriyet İlkokuluna tayinimi yaptırdı. Aynı okulda beraber çalışmaya başladık. O Emekli olana kadar da aynı okulda birlikte görev yaptık.
FOTO MÇ 005
FOTO MÇ 006
Ben öğretmenliğim boyunca örnek bir insan olmaya çabaladım. Bunu öğrencilerimi doğruya yönlendirmek için kendime mecbur tutmuştum. İşte böyle düzgün öğrenciler yetiştirmek için çabalarken kendinizi de eğitirsiniz. Zaten düzgün yetiştirilmiş düzgün karakterli insanları kalıbından saptırmak zordur, öğretmen olursanız da mümkün değildir. İyi öğretmen olmak hem etrafına hem de kendine olumlu etkiler sağlar.
FOTO MÇ 007
Mehmet ÇEVİK’i tanıyan öğrenciler asla başka bir öğretmende okumak istemezlerdi. Hatta öğrencilerinin okula yeni başlayan küçük kardeşleri de Mehmet ÇEVİK öğretmeni istiyoruz diye ağlaşırlardı. Öğrencilerine uzayı, gök cisimlerini, gezegenleri, güneş sistemini, yıldızları işlediği dersini uygulamalı anlatma istediğinden öğrencileri gece okula çağırıp gelin de size yıldızları, kutup yıldızını gösterip anlatayım diyen bir öğretmendi. Öğrencileri de gece okula gelir uygulamalı eğitim yapardı. Zehir gibi hafızası olan bir öğretmendi çocuklarım ders sorunlarını benden çok babalarıyla çözerlerdi.
FOTO MÇ 008
Mehmet ÇEVİK 1971 yılında emekli oldu ben de 1984’te emekli oldum. Mehmet yoruldum artık diyerek emekliliğini istemişti, ben biraz kızgınlıkla emekliliğimi istemiştim. O yıl benim birinci sınıftan aldığım sınıfım 45 kişiydi diğer sınıflarda 15 öğrenci vardı. Benim sınıfımı azaltsınlar diye bekliyordum ancak bir türlü yapmıyorlardı. Okulumuzu teftişe müfettiş geldi, umudum müfettişe kalmıştı, sınıfımın kalabalıklığını görür de düzeltirler diye umutlanmıştım. Ancak müfettişi benim sınıfa sokmadan teftişi tamamlamışlardı. Ben de o kızgınlıkla öğrencilere okuma yazmayı öğrettikten sonra emekliliğimi istedim. En çok kırıldığım “ Sen daha gençsin emekli olmayı niye istiyorsun” diye usulen bile söylememişlerdi. Mehmet’ten 13 yıl sonra, ben de 26 yıl 8 ay severek görev yaptıktan sonra emekli oldum.
Emekliliğimden 7 yıl geçmişti. O zaman Avrupa Ekonomik Topluluğuna gireceğimiz umuduyla Avrupa standartlarına uyum sağlamak için öğretmenlerin yüksek öğrenim görmüş olmaları gerekiyormuş. O nedenle öğretmenlere iki yıl açık öğretim üniversite okumaları neticesinde terfi imkânı sağlamışlardı. Aynı imkânı biz emekli öğretmenlere de sundular. Bu sayede üniversite mezunu olarak görünecek ve emekli aylıklarımız da yükselecekti. Bu imkânı kazanmak istedim. Üniversite kaydımı yaptırmadan önce Anneme fikrini sorduğumda “Benim için de böyle bir okul varsa beni de yazdır” demişti. Güzel annem desteğini benden hiç esirgemezdi.
İki yıllık açık öğretimi bitirdim. Ancak terfimin yapılabilmesi için en az bir yıl faal öğretmenlik yapmam gerekiyordu. 1993’te beni ilk önce Fethiye’nin bir dağ köyüne tayin ettiler. Mehmet’le birlikte Fethiye İlçe Eğitim Müdürlüğüne gittik yerini öğreneyim diye. Müdür bizi kapıda karşıladı çok memnun olmuşlardı. Köyün yerini öğrendik, çok sapa bir yerdeydi çok mahrumiyet vardı. Benim tayinimi duyan arkadaşlar Muğla Milli eğitime telefon etmişler baskı yapmışlar. Muğla Milli Eğitim Müdürü beni çağırttı gittik. Baskılardan illallah etmiş beni yeniden Çiftlik Köyü İlkokuluna tayin etti. Ve ben yeniden öğretmenliğe başladım.
Çiftlik o zamanlar araç trafiği çok seyrek olan bir beldeydi. Sea Garden tatil köyü yapılıyordu oraya giden kamyonlara denk gelirdim beni köye kadar götürürlerdi. Bazen de traktör denk gelir traktör tepesinde zıplaya zıplaya gidip gelmişliğim oluyordu. Mehmet “Bu gidişle sen yollarda telef olacaksın, köyde oturman daha iyi olur” dedi. Nihayet kiralık ev bulup bir süre de Çiflikte oturdum. Hafta sonları Bodrum’a gider gelir oldum. Öğretmenliğe tekrar başlamak hoşuma gitti ve bir yıl Çiftlik İlkokulunda görevden sonra Bodrum’daki ilkokullardan birine tayin istedim. Beni merkezdeki Turgutreis İlkokuluna tayin ettiler. Turgutreis İlkokulunda 3 yıl daha öğretmenlik yaptıktan sonra 1997 de tekrar emekli olduğumda veda gecesi yapmışlardı. Mehmet ile beraber katılmıştık. Bütün öğretmenler öyle sevgi gösterisiyle bizi uğurladılar ki. Biz Mehmet’le eve ağlaya ağlaya gelmiştik. Mehmet’in bir gün benim ise iki gün ağlamamız kesilmedi. Mehmet ÇEVİK’i 4 Temmuz 2007 de kaybettik. Yokluğuna alışmam mümkün olmadı.”
FOTO MÇ 009
Gülten öğretmene piyasada duyduğum Mehmet ÇEVİK’in efsaneleşmiş unutma hikayelerini anlattığımda; “haksızlık yapılıyor, hakkında tüfeği vardı ava giderdi diye uyduruk hikaye yakıştırmışlar ancak Mehmet’in hiç tüfeği olmadı. Mehmet tüfekle kuş vurmayı asla düşünmediği gibi akvaryumda balık, kümeste tavuk, kafeste kuş beslemeyi asla istemedi. Evlendiğimizin ilk yıllarıydı pencereden eve bir kuş girmişti. Pencereyi kapatıp kuşu tutmak istediğimde. “Gülten aç pencereyi o doğasına dönsün” demişti. O nedenle Mehmet ÇEVİK’e yakıştırılan anlamsız hikayelere inanmayın” diye kınadı.
…..Bilge ÇEVİK
Kızları Bilge babası hakkında anlatılanların mümkün olmadığını vurgulayarak “ancak bazen dalgınlıkları olurdu. Herkes gibi o da kafasının üzerindeki gözlüğünü arardı. Eskiden tüplü televizyonumuz vardı arızalanınca babam gidip daha büyüğünü yenisini aldı. Eski televizyonu da atmadı belki tamir ettiririz diye yeninin üzerine koydu. Yeni televizyonun kanal ayarlarını yaparken üstteki eski televizyonun ekranına bakarak “bu televizyon niye göstermiyor yahu” diye hayıflanıyordu. Babamın böyle naif hareketleri olurdu ancak ummadığımız bir modern görüşe sahipti. Arkadaşım tavsiye etmişti ben de heves ettim bir kot tayt pantolon almıştım. Hatta denemeye bile utanıp evde giyip salona çıktım. Yeni pantolon aldım bakın nasıl olmuş diye gösteriyorum. Annem bu kadar dar pantolon mu giyilirmiş diye bir sürü söylendi. Küçük abim baktı başını çevirdi. Büyük abim “Bilge bu pantolonu giyip sokağa çıkarsan beni tanıma bana selam da verme” dedi. Babam “hep gençlerde görürüm de benim çocuklarım da bunları bulup niye giyinemiyor diye hayıflanırdım” demişti. Babamın verdiği o cesaretle ertesi gün taytı giyip işe gitmiştim. Yeniliklere açık ve modern bir babaydı.” Dedi.
FOTO MÇ 010
Mehmet CEVİK öğretmen enteresanlıklarıyla ve mesleğini hakkıyla yapan öğretmen kimliğiyle hatırlanıyor. Herkesin Mehmet ve Gülten ÇEVİK gibi öğretmeni olsaydı ya da olsa keşke.
Arada kızdıklarımız olsa da hepimiz öğretmenlerimizle gurur duyarız güzel duygularla anarız. Bizi hayata hazırlayan ve örnek davranışlarından etkilendiğimiz öğretmenleri saygıyla selamlıyorum.
Saygılarımla Ali DİZDAR