ALİ DİZDAR’IN YAZISI, YİNE BAHARLAR GELECEK
YİNE BAHARLAR GELECEK
Ögürlük ve egemenlik elimizden alınmış idi 19 Mayıs’ta başlayan İstiklal mücadelesi sonunda egemenliğimizi kazandığımız için yani özgürlüğümüz ve egemenliğimizi kazanmanın sevincini 19 Mayıs’ta bayram olarak kutluyoruz.
Çok kötü idare ediliyorduk 29 Ekim’de Cumhuriyet rejimi başlattığımız ve halkı özgürleştirdiğimiz için yani özgürlüğümüz ve egemenliğimizi kazandığımız için 29 Ekim’i bayram olarak kutluyoruz.
Bir kişinin hükmünden kurtulup Büyük Millet Meclisini kurarak halkın kendini kendisi tarafından idare edilişi şerefine 23 Nisan’da bayram yapıyoruz.
Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonlar ile birlikte yabancı ülke gemilerine bir takım kabotaj hakları verilmiş iken. Bu ayrıcalıkları Lozan Barış Antlaşması ile 1923 yılında sona erdirmiş ve 1 Temmuz 1926 yılında Kabotaj Kanunun yürürlüğe girişi ile kendi karasularımızda ve kendi limanlarımızda her türlü liman hizmetlerini kendimizin yapacağını yabancı haklarının iptal edildiğini ilan edişimizi 1 Temmuz’da KABOTAJ BAYRAMI diğer bir ismiyle DENİZ BAYRAMI olarak kutluyoruz.
1926’dan bu yana kutlanmasına rağmen 1935 ten itibaren şenlikli bir hale getirip deniz üzerinde çeşitli atraksiyonlarla kutlamaya başlamışız.
Bizim çocukluğumuzun geçtiği 1960 lı yıllarda yerel yönetimler ile denizcilik sektör yöneticileri bu bayram işini ciddiye alıp kutlamaları neredeyse deniz olimpiyatları kıvamına getirmiş idiler. Bizler de büyük bir hasretle 1 Temmuz’u bekler büyük heyecan duyarak bu kutlamalara katılır ve seyircisi olurduk. Turizme başladığımız ilk yıllarda bu kıvam bozulmadan devam etmiş hatta eklemelerle daha neşeli bir hal almış idi.
Son yıllara doğru gelindikçe ve koyların ve kıyıların işgali hızlandıkça nedense bizim Deniz Bayramı anlayışımız görev savuşturması kıvamına doğru hızla değişmeye başladı. Ve en nihayet bu yıl stop etti.
Bence de bayramın deniz üzerinde çeşitli etkinlikler ile kutlanılması etabının sona erdirilmesi doğru bir harekettir. Çünkü KOBOTAJ bir ülke hakları anlamında kullanılıyorsa da denizden ve dolayısıyla kıyı ve limanlardan yararlanma egemenlik ve özgürlük kişisel haklarımın yok edildiği, koyların kıyıların sınıfsal ayrıcalıklara tahsis edildiği bir dönemde Denizde Bayram yapmamın pek bir anlamını hissetmediğim için katılım hevesim de kalmadı.
Elbette Halktan yeterli desteğini alamayan yönetimlerin Bayram Kutlamaları da güdük kalıyor olması normaldir. Bir iki sergi ve çelenk atma ile işi idare ediverin gitsin.
Kimsenin kabotajla mabotajla ilgileneceği yok zaten. Ortalık vıcık vıcık turist kaynarken kim bakar kabotaja. Varsa yoksa şezlong, semsiye, plajda harcama limiti. Önemli olan onlar gerisini boş ver. Hem kurban bayramına denk geldi iki bayram bir arada olur mu? Kıyıları turistler kaplamışken “ÇEKİLİN BAKEM BİZ BAYRAM YAPCEZ” denir mi? Ayıp olurdu…
Nelerden vazgeçtik bayramdan mı vazgeçmicez. İptal edin Deniz Bayramını da Vallahi Billah ses etmeyiz.
Dağda, bayırda, sokakta, deniz kenarında ve denizde çılgınlar gibi özgür oynayan çocukların oyun alanlarını yok edip alın size çocuk parkı diye yarı açık cezaevi hüviyetinde dar alanda kısa paslaşmalar yapılabilen oyun sahacıkları yaptınız da gıkımız mı çıktı.
Bodrum’un tüm sahillerinden tamamen özgür yararlanırken ve kısıtlanmadan kullanırken hepsini işgal edip birkaç toplama kampı hüviyetindeki halk plajlarını halkın kullanımına sunarak burada idare edin dediniz de sesimizi mi çıkardık. Üstelik alkışladık bile.
Zarar yok, eğer canımız deniz bayramı çekerse Güllük’e gideriz, Marmaris’e, Göçek’e Fethiye’ye hatta Kaş’a bile gideriz siz canınızı sıkmayın turist ile ilgilenin bize yeter.
Bir gün turizm biter biz bize kaldığımızda eni konu Deniz Bayramımızı gene allaya pullaya yaparız nasıl olsa. Ne diyor büyüklerimiz “Yine Baharlar Gelecek” bizler o günleri görmesek de torunlara vasiyet ederiz “DENİZ BAYRAMINI UNUTMAYIN HAAAAA!” diye…
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş Bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı
Huuuu…Huuuu…Huuuu…Huuuu
Bu ölümlü dünyada sıkmayın canınızı. Saygılarımla Ali Dizdar
