DR. EŞREF ATABEYFLAŞ HABER

MUĞLA ENTEGRE ÇİMENTO FABRİKASI VE HAMMADDE OCAKLARININ ÇEVREYE ETKİLERİ

MUĞLA ENTEGRE ÇİMENTO FABRİKASI VE HAMMADDE OCAKLARININ ÇEVREYE ETKİLERİ

 

 

DR. EŞREF ATABEY

Jeoloji Yüksek Mühendisi / Tıbbi Jeoloji uzmanı /Yazar

 

 

Mahkemece ÇED izni iptal edilen, Muğla, Menteşe ilçesi, Bayır Mahallesi ile Yatağan ilçesi, Deştin Mahallesi mevkinde Muğla Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesiyle ilgili, 2009/7 Genelgesi gereği hazırlandığı belirtilen ÇED raporunun 6.11.2024 tarihinde yeniden sunulduğu görülüyor.

2009/7 Genelgesinin uygulanması; Anayasa’nın 56. Maddesi, Hukuk Devleti İlkesi, Çevre Kanunu’na Madde 10, ÇED Yönetmeliği’ne Madde 7, Yönetmeliğin Ek I ve Ek II Listeleri, Uluslararası Aarhus Sözleşmesi Madde 6 ve 8, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Madde 14, Paris Anlaşması Madde 4, Yargı Kararlarına aykırılık; Danıştay 6. Dairesi, 2015/10115 E., 2017/1048 Kararına aykırıdır.

Hazırlanan yeni rapora göre, bir adet çimento fabrikası, 2 adet kil ocağı, 4 adet kalker ocağı planlanmış, 445,6 hektar ÇED alanı ve proje ömrünün 40 yıl olacağı belirtilmektedir. Proje malzeme ocakları için toplam 23.055.360 kg ANFO, toplam 291.840 kg dinamit patlatılacaktır.

Çimento fabrikası ve hammadde ocakları için nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava (atmosferik koşullar), iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi, yer üstü ve yer altı suyu ve tarıma etkileri, orman varlığının yok edilmesi, tarım, zeytincilik ve arıcılığa etkileri, tesis ve hammadde ocaklarından kaynaklı tozlarının insan sağlığına etkileri göz ardı edilerek izin verilmiştir.

 

 

Resim 1

 

 

ÇED İPTAL NEDENLERİ ORTADAN KALKMAMIŞTIR

 

Çimento fabrikası ve hammadde ocakları, ‘’Proje nedeniyle kirlenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava (atmosferik koşullar), iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi ortaya konulmadığı’’ iddia edilerek uygun bulunmamıştır.

Mahkeme, bu iddiaları kabul ederek ÇED iptali kararı vermiştir. 2022/2222 esasına kayden açılan davada, aşağıdaki nedenlere dayandırılarak dava konusu işlemin iptaline karar vermiş, iptal kararına karşı Bakanlıkça temyiz yoluna başvurulmuş olup, temyiz talebi, Danıştay 4. Dairesi‟nin kararı ile reddedilmiş ve söz konusu karar kesinleşmiştir.

Mahkeme kararında;

‘’-Hammadde ocaklarının jeolojik ve hidrojeolojik özellikleriyle çevreye olası etkilerine dair açıklamaların çok yüzeysel ve yetersiz olduğu,

– Yürütülecek faaliyetin Kazan Göletine zarar verme potansiyeli bulunduğu, yüzey ve yer altı sularının olumsuz etkilenme potansiyeli taşıdığı,

– Kil ve kalker ocakları için şev duraylılık analizleri yapılmadan ocak geometrileri ve planlaması yapıldığı, ocak şevlerinin duraylılığı açısından risklerin ortaya konmadığı,

– Üretim faaliyeti ile ilişkili emisyon debilerine yönelik detay verilmediği, nakliye sürecinde meydana gelecek emisyon değerinin dahi ÇED raporunda belirtilen değerlerin çok üstünde bulunduğu, bu çerçevede ÇED raporunda yer alan açık ocak madenciliği sürecinde oluşacak emisyon değerlerinin denetime açık olmadığı, maden ocaklarından kaynaklı oluşacak PM10 ve çöken toz emisyonlarının ÇED raporuna doğru yansıtılmadığı,

– Gürültü seviyesinin tespitine tesiste kullanılacak makinenin/ekipmanın tamamının dikkate alınmadığı,

– Meteorolojik verilerin güncel olmadığı, esas alınan verilerin yağışlar dışında tesisin yapılacağı rakım seviyesine çıkartılmadığı, nem oranı hatalı alındığı, hakim rüzgar yönüne dair çalışmaların hatalı bulunduğu,

– ÇED Raporu‟nda son derece düşük sayıda türe yer verilirken bazı taksonların ise sadece cins düzeyinde listede yer olduğu, literatür çalışmalarına alan ve yakın çevresinden yürütülen çalışmalara yer verilmediği, güncel verileri içermediği, bitki listesi uygun bilimsel yöntemle hazırlanmadığı, toz ve gaz emisyonundan kaynaklı ağaçların fotosentez yeteneğinin zarar göreceği, tozlaşmanın devamlılığını sağlayan arı ve diğer böceklerin uğrayacağı zarar neticesinde arıcılık ve çam balı faaliyetlerinin sekteye uğrayacağı, verimli devlet ormanı statüsünde 3 kapalı tam kapalılığa sahip alanda çok sayıda ağaç kesileceği, kesilecek ağaçların orman ekosistemine olası etkilerinin göz ardı edildiği, bitkisel toprak sıyrılması ve depolanması işleminin usulünde rüzgar ve su erozyonu riski için tedbir öngörülmediği, sahanın orman sınırları içerisinde bitişiğinde olmasına, orman yangını riski bulunan ve yangına 1. Derecede hassas bir alanda yer almasına rağmen orman yangınlarıyla mücadele eylem planı olmadığı,

– 13 ruhsat sahası içinde nerede üretim yapılacağı veya ruhsat sahalarının ne kadarlık alanlarında işletme yapılacağının belirtilmediği, çimento fabrikası dışında çok büyük bir alanda nispeten toz oluşumu açısından açık şartlarda nispeten kontrolsüz durumda 13 maden alanında oluşacak toz oluşumuna ilişkin açıklamanın ve kümülatif etkinin detaylı olarak açıklanmadığı, oluşacak tozun tarımsal alanlara ve bitkilere olan etkileri ile alınacak önlemler ile ilgili detaylı bir çalışmanın olmadığı,

– Uyuşmazlık konusu sahaya 90 metre mesafeden başlamak üzere çok sayıda zeytinlik alan ile tarım arazisi olduğu, hammadde sahalarının işletilmesi ile oluşacak toz 3 km sınır içinde bulunan zeytin ağaçlarının yapraklarındaki stomaları kapatarak zeytin ağaçlarının vejetatif (yaprak dal ve gövde oluşumu) ve generatif (çiçeklenme, meyve oluşumu) gelişimini doğrudan olumsuz olarak etkileyeceği, bu etkinin hammadde ocakları ve çimento fabrikasının uzun süreli işletme ömrü dikkate alındığında katlanarak artacağı, bu bağlamda uyuşmazlık konusu tesis ve maden ocaklarında yürütülecek faaliyetin 3573 sayılı Yasa‟nın 20. maddesine uygun bulunmadığı, ayrıca projenin tarımsal alanlara olası etkilerinin ve alınacak önlemlerin de ayrıntılı biçimde değerlendirilmediği, dolayısıyla çevresel etki değerlendirmesi sürecinde anılan projenin çevresel etkilerinin yeterince irdelenmediği, eksiklikler içerdiği, çevresel etki değerlendirmesi raporunda getirilen çözümlerin yeterli olmadığı, ayrıca yürütülecek faaliyetin niteliği itibariyle 3573 sayılı Yasa‟nın 20. maddesine aykırılık içerdiği anlaşıldığından; Muğla ili, Merkez ilçesi, Bayır Beldesi, Tekağaçsırtı Mevki‟nde kurulması planlanan Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.‟ne ait Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesine dair dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı‟nda hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı’’ ifade edilmektedir.

 

Mahkeme kararına gerekçe teşkil eden Çimento tesisi ve hammadde ocaklarının yol açacağı yukarıda belirtilen bu çevresel tehditler ortadan kalkmış değildir. Sadece yapılan değişiklik, Dokuz kil ocağından 7 adedinin ruhsatlarının düşürülmüş olmasından dolayı, kil ocağı sayısının 2’ye düştüğüdür. Zeytincilikle ilgili, şirketin hazırlattığı raporda, Zeytin ağaçlarının bazılarının sulama ve bakım yapılmadığından zeytin veriminin düşük olduğundan bahsederek, zeytinciliğin öneminin kalmadığı, çimento fabrikası tozlarının zeytinciliğe vejetatif ve generatif yönden etkisinin olmayacağını belirtmiş olması, bilimsel temelden uzak, şirket lehine, sübjektif bir değerlendirmedir.

 

2009/7 GENELGESİ GEREĞİ TEKRAR FAALİYET İZNİ VERİLMESİ UYGUN DEĞİLDİR

 

Dava konusu önceki ÇED raporuna, taahhütlerden ibaret bazı cümleler ilave ederek 2009/7 genelgesine göre eksikliklerini tamamladık deyip tekrar faaliyete başlanılması uygun değildir. Bu durum 15 yıl önce o tarihlerde kamu yararına değil de, şirketlerin çıkarına düzenlenmiş olan söz konusu genelgeyle aşılmak istenilmekte, Anayasa ve kanunların, Mahkeme kararlarının yok sayılması anlamına gelmektedir.

T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ‘’Muğla 2. idare Mahkemesinin iptal kararları dikkate alınarak Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından 07.05.2024 tarih ve 482401 sayılı yazı ile ÇED İzin Denetim Genel Müdürlüğüne 2009/7 Genelgesi kapsamında ÇED sürecinin başlatılması yönünde talepte bulunulmuş ve ÇED İzin Denetim Genel Müdürlüğü 31.05.2024 tarih ve 9606542 sayılı yazısı ile Muğla 2. İdare Mahkemesi tarafından iptal kararları verilen söz konusu “ÇED Olumlu” Kararının iptaline ilişkin Mahkemece ortaya konan tüm gerekçeler giderildikten sonra 2009/7 Genelgesi kapsamında başvuru yapılabileceğini belirtmiş olması, genelgeyi Anayasa ve kanunların üstünde görmesi anlamına gelir.

Bulunduğu yerin ekosistemi, orman varlığı, tarımsal faaliyetler, zeytincilik ve arıcılığa etkileri, yer üstü ve yer altı sularına etkileri göz önüne alındığında böyle bir tesisin bu alanda kurulamayacağı tüm gerçekliğiyle ortada duruyorken tekrar izin veriliyor olması kamu yararına değil, bir şirketin çıkarına olduğu ortadadır.

 

2009/7 GENELGEYLE MAHKEME KARARI AŞILAMAZ

 

Bilindiği üzere, 2009/7 Sayılı Genelge, ‘’Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararları hakkındaki yürütmenin durdurulması/iptal kararları, ÇED Olumlu kararı verilen ÇED Raporunun bir ya da birkaç bölümüne ilişkin ise ve yürütmenin durdurulması/iptal kararı, ÇED Raporunun diğer bölümlerini olumsuz yönde etkilemiyor, yani Kararın tümünün yeniden ele alınıp değerlendirilmesini gerektirmiyorsa, ÇED Raporunun hazırlanmasına ilişkin tüm sürecin en baştan tekrarlanmasına gerek bulunmadığı, böyle bir durumda uygulamanın yürütmenin durdurulması/iptal kararının gerekçesi dikkate alınarak, sadece eksik veya yetersiz görülen kısımların yeniden düzenlenerek hazırlandığı’’ndan söz etmektedir.

ÇED Raporunun Bakanlığa sunulduğu ve 28.11.2024 tarihinde İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunda değerlendirilebileceği belirtilmektedir.

Mahkemenin iptal nedenleri ortadan kalkmamış iken, İDK kararıyla faaliyete başlanılması usulsüzdür. 2009/7 genelgesine göre, eksikliklerini giderdiklerini iddia ettikleri hususlar taahhütlerden oluşan birkaç cümle ve paragraftan ibarettir.

 

2009/7 GENELGESİNİN UYGULANMASI HUKUKA VE ULUSLARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRIDIR

 

2009/7 Genelgesinin uygulanması; Anayasa’nın 56. Maddesi, Hukuk Devleti İlkesi, Çevre Kanunu’na Madde 10, ÇED Yönetmeliği’ne Madde 7, Yönetmeliğin Ek I ve Ek II Listeleri, Uluslararası Aarhus Sözleşmesi Madde 6 ve 8, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Madde 14, Paris Anlaşması Madde 4, Yargı Kararlarına aykırılık; Danıştay 6. Dairesi, 2015/10115 E., 2017/1048 Kararına aykırıdır.

 

Hukuka aykırılıklar

 

‘’Anayasa’nın 56. Maddesi: Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı vardır. Devlet, çevreyi koruma ve geliştirme yükümlülüğündedir. ÇED raporlarının yalnızca eksik kısımlarının düzeltilmesi, çevresel etkilerin bütüncül olarak yeniden değerlendirilmesini engelleyerek Anayasa’nın 56. Maddesi’ne aykırılık teşkil eder.

 

Hukuk Devleti İlkesi: Yargı kararlarının uygulanması, yalnızca eksik görülen kısımları değil, kararın bağlayıcılığı gereği tüm ÇED raporunun yeniden ele alınmasını gerektirir. Düzenleme, bu ilkeyi ihlal etmektedir.

 

Çevre Kanunu’na Aykırılık: Kanunun 10. Maddesi, projelerin çevreye olası etkilerinin kapsamlı şekilde değerlendirilmesini zorunlu kılar. Eksiklerin düzeltilmesi, bu kapsamlı değerlendirme sürecini parçalı hale getirerek Çevre Kanunu’na aykırılık oluşturur.

ÇED Yönetmeliği’ne Aykırılık: Yönetmeliğin 7. Maddesi; ÇED süreci, projelerin çevresel etkilerinin bütüncül değerlendirilmesini gerektirir. Ancak eksiklerin düzeltilmesi, bu bütüncül değerlendirme sürecini engeller.

 

Yönetmeliğin Ek I ve Ek II Listeleri: ÇED kapsamına giren projelerin etkileri, proje bütünlüğü içinde değerlendirilmelidir. Eksiklerin düzeltilmesi düzenlemesi, bu değerlendirme mekanizmasını sekteye uğratır.

 

Uluslararası sözleşmelere aykırılık

 

Aarhus Sözleşmesi: Madde 6 ve 8, çevresel kararların halkın katılımıyla ve tam şeffaflıkla alınmasını zorunlu kılar. Eksiklerin düzeltilmesi düzenlemesi, bu süreçlerin sınırlı şekilde işletilmesine neden olur.

 

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Madde 14): Çevresel zararların tam ve kapsamlı değerlendirilmesi gerekir. Eksiklerin düzeltilmesi, bu gerekliliği yerine getiremez.

 

Paris Anlaşması (Madde 4): Projelerin sürdürülebilirlik ilkesine uygun şekilde planlanmasını öngörür. Eksiklerin düzeltilmesi, çevresel zararların tam olarak analiz edilmesini engeller.

 

Yargı kararlarına aykırılık; Danıştay 6. Dairesi, 2015/10115 E., 2017/1048 K: ÇED raporlarının eksik düzenlenmesi durumunda, yalnızca eksik kısımlar değil, projenin tüm çevresel etkilerinin yeniden ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Danıştay 14. Dairesi, 2013/14288 E., 2015/2109 K.: ÇED sürecinde parçalı değerlendirmeler, çevresel zararların tam anlamıyla ele alınmasını engellediği için hukuka aykırı bulunmuştur.

 

Uygulamada sorunlar

 

Bütüncül değerlendirme eksikliği: Eksiklerin düzeltilmesi, projelerin çevresel etkilerini bir bütün olarak ele almaz ve sadece iptal edilen veya yetersiz bulunan bölümleri ele alır. Bu durum, ekosistem üzerindeki zincirleme etkilerin göz ardı edilmesine neden olur. Örneğin: HES projelerinde yalnızca can suyu düzenlemesi yapılması, projenin diğer ünitelerinin (kanallar, baraj yüksekliği) ekosistem üzerindeki etkilerinin göz ardı edilmesine neden olmaktadır.

 

Çevresel zararların artışı: Eksik düzenlemelerin tamir edilmesi yerine parçalı olarak ele alınması, çevresel zararların artmasına yol açar. Örneğin, bir madencilik projesinde yalnızca hafriyatın etkileri düzeltilir ancak yer altı suyu etkileri göz ardı edilirse, bu durum su kaynaklarının geri dönüşü olmayan şekilde zarar görmesine neden olabilir.

 

Halkın bilgilendirilmesi ve katılımı eksikliği: Yalnızca eksiklerin düzeltilmesi düzenlemesi, projenin diğer çevresel etkilerinin yeniden değerlendirilmesini engellediği için halkın sürece dahil olma hakkını sınırlandırır’’

 

Hukuka, uluslararası sözleşmelere aykırılıklar ve uygulamadaki sorunlar alt başlıklı italik kısım Avukat Yakup Okumuşoğlu’nun notlarıdır.

 

MUĞLA’DA ÇİMENTO FABRİKASINA İHTİYAÇ YOKTUR

 

ÇED raporu sayfa 30’da ‘Üretilecek olan klinker ve çimento öncelikle Muğla ili ve çevresine, özellikle Güllük Limanı kullanılarak da yurtdışına satılacaktır. Fabrika alanının Muğla il merkezine uzaklığı 30 km’dir. Türkiye Çimento Sektöründe üretim potansiyelini ve ihracatını artırarak bölge ve ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunulacaktır. Tesiste üretimi yapılacak klinker hem çimento üretiminde kullanılmak üzere hem de işlem görmeden satılmak üzere klinker stokhol ünitesinde depolanacaktır. Nihai ürün olan çimento ise çimento stoklama ünitesinde bulunan 3 adet çimento silosunda depolanacak ve satışı yapıldıktan sonra ihtiyaç miktarına göre paketlenerek sevk edilecektir’’ denilmektedir.

Sektörde 55 entegre tesis ve 20 öğütme tesisi bulunmaktadır. 115 ülkeye satış yapmaktadır. İhracatın büyük bölümü ABD, İsrail ve Suriye’ye olmuştur. 2021 yılı 10 aylık dönemde çimento üretimde, geçen yıla oranla %9,5’lik bir artış yaşanmıştır. Yine 2021 yılı Ocak-Ekim döneminde üretilen çimentonun yaklaşık %21,6’sı ihracata konu olmuştur. 2021 yılı 10 aylık dönemde önceki yıla göre iç satışlarda %9,6, çimento ihracatında ise %3,2’lik artış gerçekleşmiştir.

Türkiye Çimento Sanayicileri Birliğince 2023 yılında çimento üretimi 84,6 milyon ton olarak gerçekleşmiş olup, artış oranı %9,9‟dur. 2023 yılı sektörün tamamının iç satışı 68,9 milyon ton olarak gerçeklemiştir. İç satışlar sektör bazında %18,2 artmıştır. Üretilen çimentonun yaklaşık %18,6‟sı ihracatta kullanılmıştır. 2023 yılında sektörün çimento ihracatı 15,7 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Türk Çimento sektörünün 2023 yılı kurulu kapasitesi, klinker için 97,3 milyon ton ve çimento için 148, 2 milyon tondur.

Görüldüğü üzere üretim fazlası bulunmakta olup, mevcut tesisler de yeterlidir. Muğla’da çimento fabrikasına ihtiyaç yoktur. Yurt içi ihtiyaçtan ziyade doğal kaynaklarımızın yurt dışına böylece satışı yapılacağı görülüyor.

 

PROJE YERİ GÜLLÜK LİMANINDAN İHRAÇ EDİLME KOLAYLIĞI DİKKATE ALINARAK TERCİH EDİLMİŞTİR

 

Raporda tesisin kurulma nedenleri sayılırken;

Karayoluna veya il yoluna mesafesi

Demiryoluna mesafesi

Limana mesafesi

Zemin cinsi

Yer altı su seviyesi

Arazinin meyil durumu

Hakim rüzgar yönü

Mahallin sismik derecesi

Kayma ihtimali

Dere yatağına mesafesi

En yakın yüksek gerilim şebekesi

Yeterli arazi büyüklüğü

İnşaat malzemesine mesafesi (Çimento, Demir, Kereste)

Hammaddeye mesafesi (Kalker, Kil, Alçıtaşı)

En yakın yerleşim birimine olan uzaklıktır. denilmiş.

Bu kurulma nedenlerinden hiçbiri oluşmamıştır. Çimento fabrikasının tek kurulma nedeninin ihraç amaçlı olduğu ve güllük limanına yakınlığı ÇED raporunda belirtilmektedir.

 

 

İSTİHDAMA KATKISI OLMAYACAKTIR

 

Raporda ‘’Yatırım maliyetinin 15 milyon TL, inşaat aşamasında yaklaşık 170 kişi, işletme aşamasında yaklaşık 250 kişiye istihdam sağlanacağı, böylelikle bölge istihdamına katkı sağlanarak, bölge ve ülke ekonomisine katma değer sağlanması hedeflendiği’’ belirtilmektedir.

Belli sayıda kadrolu personel dışında, genellikle geçici, mevsimlik işçilerin çalıştırılacağı öngörüldüğünde istihdama ve ülke ekonomisine yöre insanının refah düzeyinin arttırılacağı söylemi, gerçek dışıdır.

ÇİMENTO FABRİKASI KAMU YARARINA DEĞİLDİR

 

Proje ile kurulması planlanan Entegre Çimento Fabrikası ile öncelikle ‘’Muğla ili ve çevresinin çimento ihtiyacını karşılamak, daha sonra Ülke bazında hizmet vermek amaçlanmaktadır. Ayrıca, ülke içi talebin karşılanmasıdır’’ denilmiş.

‘’Üretilecek olan klinker ve çimento öncelikle Muğla ili ve çevresine, özellikle Güllük Limanı kullanılarak da yurtdışına satılacaktır, Muğla ili ve bölgedeki il ve ilçeler daha ucuza çimento alabileceği, bölgedeki nakliyeci esnaf düzenli ve sürekli iş olanağı elde edeceği, özellikle yaklaşık 230 km mesafedeki Türkiye‟nin en büyük ihracat limanlarından biri olan İzmir Limanından faydalanarak ihracata dönük üretim yapmak hedefleri arasında olduğu belirtilmiş.

Muğla çevresinde sahillerde yapılaşma doyum noktasına gelmiştir. Nüfus baskısını kaldıracak durumda değildir. Çimento hangi inşaat gereksiniminde kullanılacaktır.

Asıl amacın üretilecek çimentoyu yurt dışına ihraç etmek olduğu açıktır. Hem Güllük hem de İzmir limanlarının kullanılacağı belirtilmiştir.

Muğla ili ve ilçeleri daha ucuz çimento alacaklardır ifadesi anlamsızdır. Yöre insanın yaşaması için ucuz çimentoya değil, temiz hava, toprak ve suya ihtiyacı olacaktır. Fabrikadan kaynaklı, bacasından havaya yayılacak gazlar ve tozlarla, yörenin havasını, toprağını, suyunu kirleterek, açılacak hammadde ocaklarıyla su kaynaklarını ve ormanı yok ederek, yurt dışına çimento ihraç etmede kamu yararı bulunmadığı ortadadır.

Kurulması istenen Bayır’daki çimento fabrikasına yakın Söke Çimento fabrikası bulunmaktadır. İhracata yönelik kurulmak isteniyorsa ki raporda bu belirlenmiş, mevcut durumda bölgede İzmir ve Söke çimento fabrikaları olup, buralardan ihraç yapılabilir, bu fabrikaya ihracat için gerek yoktur. Yörenin çimento ihtiyacı da bölgede bir çimento fabrikası kurmaya gerekçe değildir. Ayrıca kömürü Kütahya’dan, alçıtaşı hammaddesini İç Anadolu Bölgesinden, demir cevherini başka yerlerden alacak olması da fabrikayı verimli kılmamaktadır.

 

 

RUHSAT SAHALARI

 

Çizelgede görüldüğü üzere 2009/7 genelgesi kapsamında yedi adet kil ocağı ruhsatı düşürülmüş olup, toplam ÇED alanı da 775.2 hektardan 445.61 hektara inmiştir.

Tesisin ve hammadde ocakları planlamasında hata görülmektedir. Hammadde ihtiyacı karşılanmayacağından, tesis faaliyeti mümkün görünmemektedir. Bu durumda 2009/ genelgesi işletilemez.

Resim 2

 

2014 yılı ÇED raporunda hammadde ihtiyacı için 9 adet kil ocağı ve kapasiteleri belirlenmiştir. 2009/7 genelgeye göre bu sayı 2’ye düşürülmüştür. Eğer tesisin faaliyetine devam edebilmesi için 9 adet kil ocağı önceki ÇED raporunda planlandıysa, ihtiyaç var idiyse, şimdi neden 2’ye düşürüldü. İki kil ocağı tesisin faaliyeti için şimdi yeterli idiyse daha önce neden 9 adet kil ocağı planlandı ve binlerce ağacın kesilmesi öngörüldü? Ruhsatları düşürülen 7 kil ocağının tekrar ÇED dışı ruhsat izni garantisi mi verildi acaba.

Söz konusu tesis 1.700.000 ton/yıl klinker, 2.500.000 ton/yıl çimento üretim kapasiteli olacak şekilde planlanmıştır denilmektedir. Bu hesaplama belirtilen 2 kil hammadde ocağına göre mi yapılmıştır? Bu üretim miktarları önceki ÇED raporunda aynen geçmektedir. 2009/7 e göre değişiklik görülmemektedir. Dolayısıyla 2009/7 genelgesine göre işlem yapılamaz.

 

Resim 3

Resim 4

 

 

 

HAMMADDE TEMİNİ

 

Tesiste kullanılacak hammaddeler; kil, kalker, demir, alçı, kömür ve tras malzemesidir.

Kalker ve kil için hammadde ocakları yerleri belirlenmiş, ancak puzolanik kayaç, demir, kömür ve alçıtaşının nereden temin edileceği raporda açıklanmamıştır.

 

Kalker: 2.200.000 ton/yıl

Kil: 480.000 ton/yı

Çimento üretim kapasitesi: 2.500.000 ton/yıl

Demir cevheri = 2.500.000 ton/yıl * 0,01 = 25.000 ton/yıl nereden temin edileceği belirtilmemiş

Çimento üretiminde kullanılacak klinker %74, alçı %5,

Tras miktarı ortalama %21 oranlarında alınacak olursa;

Alçı = 2.500.000 ton/yıl * 0,05 = 125.000 ton/yıl nereden temin edileceği belirtilmemiş

Tras = 2.500.000 ton/yıl * 0,21 = 525.000 ton/yıl nereden temin edileceği belirtilmemiş

Kömür yakıt miktarı = 306.000 ton/yıl olacaktır.

 

 

 

Resim 5

 

 

KALKER VE KİL OCAKLARI

 

 

‘’Çimento fabrikasının hammadde ihtiyacını karşılamak üzere, etüt edilen alan içerisinde yeterli olabilecek miktarlarda kireçtaşı ile kil rezervleri tespit edildiği’’, %5 alçıtaşı ile %95 klinkerin müşterek öğütülmesi sonucu elde edilen normal portland ile belirli oranlarda alçıtaşı, klinker ve çimento katkı malzemelerinin belirli inceliğe kadar beraberce öğütülmesiyle katkılı portland çimentoları üretileceği,

Hammadde olarak kalker ve kil; yardımcı madde olarak da puzolonik kayaç (tras), alçıtaşı kullanılacağı, açık ocak işletmesi yapılacağı, başka bir ifadede tesiste kullanılacak hammaddeler, 480.000 ton/yıl kil, 2.200.000 ton/yıl kalker, çimento üretiminde kullanılacak klinker %74, alçı %5, tras miktarı ortalama %21 oranlarında alınacak olursa; 125.000 ton/alçıtaşı ve 25.000 ton/yıl demir cevheri, 525.000 ton/yıl tras malzemesine ihtiyaç olacağı, rezerv 40 yıl yetecektir diye tahminde bulunulmuştur.

Taban konglomerası hammaddesi için, Sırtlan Dere boyunca 300-400 m genişlikte ve 1300-1500 m uzunluktaki bir alanda bulunduğu, ortalama CaO %51, SiO2 %3,7, Al2O3 %1,5, Fe2O3 %0,5, ateş kaybının %41 oranında saptandığı, muhtemel rezervinin 48.136.000 ton olduğu,

Az killi-killi kireçtaşı hammaddesi olan, tesis alanının 2-3 km batısında bulunduğu, 7 adet numunenin ortalama kimyasal CaO %50,4, SiO2 %5, Al2O3 %1,5, Fe2O3 %0,8, ateş kaybının %40 oranında saptandığı, ortalama 25-25 m arasında kalınlıklara sahip olduğu ve 40 m kalınlıkta ve görünür + muhtemel rezervi 13.315.000 ton olduğu.

Killi, yer yer kumlu killi kireçtaşı, marn hammaddesi için, tesis alanının 2 km kadar batısında bulunduğu, killi, yer yer kumlu killi birimden alınan numunelerde ortalama CaO %30,7, SiO2 %25,1, Al2O3 %9,3, Fe2O3 %3,8, ateş kaybının %27 oranında saptandığı, ortalama kalınlığının 15-20 m arasında olduğu ve görünür muhtemel rezervi 67.172.000 ton olduğu belirtilmiştir.

Her 3 hammadde rezervine ilişkin sondaj verilerinden bahsedilmemiştir. Ocaklardan alınan numunelerin kimyasal değerleri ortalamaları alınarak, ocağın tümü için teknolojik değerlendirme yapılmış olup, bu hatalı bir yaklaşımdır. Her ocağın hammadde kalitesi ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Rezerv hesaplamalarında sondaj verileri bulunmamaktadır.

Sondajlar yapılmadan kaya biriminin boyutlarını, yayılımını yüzeysel gözlemlerle belirlemek sağlıklı değildir. Taban konglomerası için sondajdan bahsedilmiş, her bir ocak için malzeme özelliğini ortaya koymak, rezerv hesaplaması için gerektiği kadar sondajların yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Taban konglomerası diye tanımlanan birimi kalker hammaddesi diye önerilmektedir. Tanımlama ve hammadde olma konusunda teknik bir çelişki olduğu anlaşılmaktadır. Konglomera farklı kayalara ait çakıllardan ya da bir tek tür kaya çakıllarından da oluşabilir. Çakıllar silis ya da karbonat doğal çimento ile birbirine tutturulurlar. Konglomerayı kireçtaşı diye tanımlamak ve kalker hammaddesi belirtmek teknik bir hatasıdır.

Aynı durum kil ocağı için de geçerlidir. Az killi kireçtaşı, kil, yer yer kumlu killi kireçtaşı, marn ocağı adı altında uzunluk ve genişliği hakkında bilgiler olup, sondajlarla ve diğer inceleme ve araştırmayla sağlıklı bir rezerv hesabı yapılmadığı görülmektedir. Kumlu, killi kireçtaşı, killi, az killi, taban konglomerası gibi malzemenin niteliğine ilişkin kuşkulu ve çelişkili bilgiler bulunmaktadır.

Normal çimento üretiminde kullanılacak olan alçıtaşının proje alanında bulunmadığına göre, alçıtaşının nereden temin edileceği belirtilmemiştir. Aynı durum demir cevheri için de söz konusudur.

Halıhazırda 4 adet kalker ve 2 adet kil ocağının ruhsatları kullanılacaktır.

 

Resim 6

 

Sahalardan 2.200.000 ton/yıl kireçtaşı ve 480.000 ton/yıl kil hammaddesi ihtiyacına yönelik olarak 96 yıl kireçtaşı hammaddesi rezervi, 40 yıl kil hammaddesi rezervi II-A ve I-B grubu sahalardan karşılanabilecektir.

Daha önce 9 kil ocağı hammadde temini açısından hesaplanarak tespit edilmiş. Bunlardan 7’si iptal görünüyor. Eğer 2 adet kil ocağı yeterliyse daha önce 9 adet neye planlandı. 9 adet kil ocağı hammadde gerekliyse 2 adet hammadde yetmeyeceği düşünülürse kapasite artırımına mı gidilecektir. Hammadde temini açısından belirsizlik ve tutarsızlık vardır.

Resim 7

Resim 8

 

 

 

KAZI MİKTARI

 

Hammadde sahalarından toplam 71.479.490 ton kazı yapılacağı belirtilmektedir.

 

Resim 9

 

 

TOPRAK DEPOLAMA

 

Raporda, ‘’İletme aşamasında malzeme ocaklarından (kil ve kalker) oluşacak bitkisel toprak maden sahalarının rehabilitasyon çalışmalarında tekrar üst toprak olarak kullanılacaktır. Bu kapsamda hammadde temini için kullanılacak olan kil ve kalker ruhsat alanlarında (dik ve yan eğimli alanlarda dahil) uygun toprak koşullarında üst toprak sıyrılması ve faaliyet süresince alt toprakla karışmayacak, kirletici ve yabancı maddelerin karışmaması sağlanacak ve kayıplarını önleyecek şekilde gerekli önlemler alınarak korunması çalışmaları gerçekleştirilecektir. Ruhsat alanlarında mevcut olan üst toprağı korumak için madencilik faaliyetleri süresince, toprak sıyırma ve depolama işlemleri esnasında maksimum seviyede dikkat edilecektir. Tarım arazileri dışında kalan alanlarda üst toprak minimum 15 cm, maksimum 30 cm derinliğe kadar sıyrılacaktır. Tarım arazilerinde toprak derinliği 45 cm derinliğe kadar ulaşabilmekte olup bu alanlarda üst toprak en fazla 45 cm derinliğe kadar sıyrılmalıdır. Üst toprak derinliğinin 15 cm’den daha az olduğu yerlerde, üst toprağın tamamı dikkatlice sıyrılacaktır’’ denilmektedir.

Sıyrılan toprağın 40 yıl sonra bir canlılığı, toprak olma özelliği olmayacağından tekrar proje alanına serilecektir, eski haline getirilecektir ifadeleri bilim dışı, gerçeklikten uzaktır.

 

ŞEV STABİLİTESİ, BASAMAK VE ÇUKURLAR

 

Güney açık ocak şev stabilitesi: RN:89411 ve RN:89413 nolu II-A grubu kireçtaşı sahalarını kapsayan entegre nihai açık işletme planı 850 m kotu ile 700 m kotları arasında gerçekleştirilecektir. Plana göre en derin 15 adet 10 m yüksekliğinde basamakta genel şev açısı en yüksek 28 derece olacaktır.

Bu durumda 50 metre bir çukur oluşacaktır.

 

Kuzey açık ocak şev stabilitesi: RN:89412 ve RN:89414 nolu II-A grubu kireçtaşı sahalarını kapsayan Kuzey Ocak entegre nihai açık işletme planı 890 m kotu ile 620 m kotları arasında gerçekleştirilecektir.

270 metre bir devasa çukur oluşacaktır. Yöre su kaynaklarının akiferi olan bu kireçtaşları yok edilecektir.

 

Kil ocağı-1 şev stabilitesi: RN:89303 nolu I-B grubu sahada planlanan Kil Ocağı-1 nihai açık işletme planı 770 m kotu ile 680 m kotları arasında gerçekleşecektir ve 90 metre çukur oluşacaktır.

 

Kil ocağı-2 şev stabilitesi: RN:89416 nolu I-B grubu sahada planlanan Kil Ocağı-2 nihai açık işletme planı 670 m kotu ile 540 m kotları arasında gerçekleştirilecektir.

Dolayısıyla 130 metrelik bir çukur oluşacaktır.

Resim 10

 

 

ARAZİNİN MÜLKİYET DURUMU

 

Tesis alanı, Yönetim Kurulu Başkanı adına tapulu alan içerisinde yer aldığı, ”Fabrika alanına ait 13 adet tapu Fabrika alanını oluşturan 13 adet parsel Bayır Belediyesi sınırı ile Belediye mücavir alan sınırı içinde kaldığı, tesis sahasının kapalı alanı 9,53 hektar, hammadde sahaları 765,6 hektar olmak üzere toplam 775.1 hektar olduğu belirtilmektedir.

2009/7 Genelgesi kapsamında hazırlanan bu ÇED Raporu‟na göre güncel durumda, fabrika alanına ait 1 adet tapu ve mevcut bitkisel toprak depolama alanına ait tapu, fabrika alanını oluşturan 1 adet parsel (Mülga) Bayır Belediyesi sınırı ile Belediye mücavir alan sınırı içinde kaldığı, tesis sahasının alanı 15,31 hektar, hammadde sahaları 428,17 hektar olduğu, proje kapsamında ayrıca 110 ada 1 nolu parselin 5.654,18 m2‟si bitkisel toprak depolama alanı olarak kullanılmak amacıyla T.C. Muğla Çevre, Şehircilik ve İl Müdürlüğü‟nden kiralanmış ve 123 ada 1 nolu parsel Muğla Çimento San. ve Tic. A.Ş.‟ye ait olup mevcut bitkisel toprak depolama alanı olarak kullanılacağı,

Ruhsat sahalarından bilhassa 89303, 89414, 89413, 89411 ve 89412 numaralı ruhsatlar içinde kültür arazileri az miktarda bulunduğu, diğer 89416 ruhsat sahası içinde daha fazla tarım alanları (yaklaşık 1/3 oranında) yer aldığı belirtilmektedir.

 

Resim 11

Resim 12

 

 

 

 

SAHANIN JEOLOJİSİ

 

Kil hammaddesi alanında, konglomera, kumtaşı, kırmızı miltaşı ile kiltaşı ardalanmasından oluşmuş yer yer kömürlü seviyeler içeren kalın bir örtü tabakası oluştuğu, bu birimin en üst kesiminde proje faaliyet alanında üzerinde bulunduğu kahve renkli kiltaşları yer aldığı ve ayrıca 450 m kotunda bulunan Kazan Gölet‟i göl çevresinde de kiltaşları gözlendiğinden, üst kesimlerde killi kireçtaşına doğru bir geçiş sunduğu belirtilmektedir.

 

Resim 13

Resim 14

 

 

 

Hammadde sahalarının detay jeolojisi başlığı atılmış, ancak başlık altında Jeoloji kısmı MTA’nın raporlarından referans verilmeden alınan genel jeolojik derleme bilgilerle geçiştirilmiştir. Proje sahası ve malzeme alanlarının ayrıntılı jeolojik, hidrojeolojik, mikrotektonik açıdan araştırılmadığı görülmektedir.

Proje sahası hakkında ayrıntılı jeoloji haritası, SEDİMANTOLOJİSİ, çökelme ortamları haritası, fasiyes haritası, malzeme ocakları detaylı jeolojisi, hakkında harita, kesit, resim, şekil vd verilmemiştir. MTA’nın yayımladığı 1/100.000 ölçekli bölgesel harita üzerinde proje yerinin Dalaman’ın kuzeybatısı bir yer işaretlendiği de görülmektedir.

Proje sahası malzeme ocaklarının ayrıntılı jeolojisi, stratigrafisi, sedimantolojisi, mikrotektoniğini açıklamak yerine bölgesel jeoloji ve tektoniği aktarılmış.

 

SAHANIN DEPREMSELLİĞİ

 

 

Dosyada, ‘’Proje alanını içine alan bölge 1. Derece deprem bölgesinde yar almakta olup, deprem haritası ve diri fay haritası Ekte verilmiştir’’ denilerek bölgesel deprem haritaları verilmekle yetinilmiştir.

Oysaki proje sahası 6.5 büyüklüğünde deprem üretebilecek Bayır’dan geçen aktif Yatağan-Muğla Fayı üzerinde yer almaktadır. Bu fayın etkilerinden bahsedilmemiştir. Proje alanının sadece Muğla-Yatağan fayına 7 km mesafede olduğu bilgisi verilmiştir.

Yatağan Fayı: 17 km uzunluğunda, 6.48 büyüklüğünde deprem üretebileceği belirtilmektedir (MTA).

Muğla Fayı: 22 Kasım 2017 Arıcılar Mahallesinde MW=5.0 büyüklüğünde ve 5-10 km derinliğindeki, 25 Kasım 2017’de 5.3 büyüklüğünde ve derinliği 4-10 km Kavakçalı Mahallesi’nde olan deprem Muğla Fayı ile Ula-Gökova-Ören Fayı kesişme no

ktasında meydana gelmiştir. Muğla Fayı, 6.48 büyüklüğünde deprem üretebileceği belirtilmektedir (MTA).

 

 

Resim 15

 

Resim 16

 

Resim 17

HİDROLOJİ, BAYIR VE KAZAN GÖLETİ ZARAR GÖRECEKTİR

 

Proje kapsamında yer alan tesis (fabrika) alanı bölgede hakim bir tepe sırt üzerindedir. Sürekli akışa sahip yüzey suları R:89411 nolu Kalker Ocağının 460 m güneyinden geçen Sırainler Deresi ve R:89416 nolu Kil Ocağının 1 km kuzeybatısından geçen Çaybaşı Dereleridir.

Bölgede akış gösteren Menteş Deresi 89416 kil ocağının yaklaşık 1,1 km kuzeybatısında yer almaktadır. Ocak alanları içinden mevsimsel akışlı kuru dere yatakları geçmekte faaliyet alanının güney ve güneybatısında Bayır Barajı ve Kazan Göleti bulunmakta olup, Kazan Göleti‟ne en yakın konumdaki proje alanı olan ruhsat alanı 89416 kil ocağı yaklaşık 2,1 km güneybatısında, Bayır Barajı Göleti‟ne en yakın konumdaki proje alanı olan ruhsat alanı 89413 kalker ocağının ise 1,5 km güneyinde bulunmaktadır.

Faaliyet alanı ve çevresindeki yüzey suları KD-GB yönünde Kazan Göleti ve Menteş Deresi‟ne doğru drene olmakta, Menteş Deresi ise güneybatı yönünde devam ederek Kamış Çayı adı altında Yatağan Ovası‟na ulaşmaktadır.

 

Bayır Baraj Gölü: Sırainler Deresi üzerinde sulama amaçlıdır. 2007’de inşa edilmiştir. Barajın su hacmi 7,12 hm3 , gölalanı ise 0,45 km2 ‟dir. Barajın beslenim alanı 28,97 km2 olarak hesaplanmıştır.

 

Kazan Göleti: Kazan Deresi üzerine sulama amaçlı 1995 yılında kurulmuştur.

Bahçeyaka, Gökpınar, Gökdere ve Bozhüyük köylerine ait 518 hektar tarım arazisinin sulanması amacıyla yapılmıştır. Depolama hacmi 2,93 hm3 olup, alanı 0,30 km2 ‟dir.

 

Bu her iki baraj ÇED alanının bulunduğu mevkiden beslenmektedir. Malzeme ocakları faaliyete geçtiğinde her iki baraj suyu azalacak ya da kuruyacaktır. Muhtemel kil ve kalker ocaklarından kaynaklı partiküllerin yağış suları ile göl drenaj alanına taşınma ihtimali bulunmaktadır.

 

Resim 18

 

Resim 19

 

 

 

 

SAHANIN HİDROJEOLOJİSİ

 

 

ÇED alanı hammadde ocakları sahasında belirtilen kaya birimleri çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ve çamurtaşıdır. Bu belirtilen kaya birimleri geçirgen olup, birer akifer özelliği taşımaktadır. Hammadde amaçlı yerlerinden kaldırıldığında yer altı suyu rezervleri de ortadan kalkmış olacaktır.

ÇED raporunda, ‘’Tesis alanında mostra veren şistler ile Yatağan formasyonuna ait tortul seriler yer altı suyu taşımayan ve iletmeyen özelliktedir. Şistlerle kontağı faylı olan Milas formasyonuna ait kireçtaşları, 1km2 drenaj sahasına sahip bölgenin yersel dolaşımda ve epi karst bölgesinde çatlak ve karst kanal sistemlerinin yer altı suyu taşıyan jeolojik birimidir’’ , ‘’tesis alanında oluşması muhtemel olan yüzey suları 4 adet drenaj noktasından drene edileceği, yer altı suyu işletmesi yapılabilecek bir akifer söz konusu olmadığı, Proje alanının 3 km güneyinde Bayır Barajı, 4 km mesafede güneybatı yönünde Kazan Göleti bulunduğu, Proje alanında inşaat ve tesis aşamasında içme ve kullanma suyu bölgeye yakın olan Bayır Belediyesine ait içme suyu kaynaklarından, soğutma suyu ihtiyacı Bayır Belediyesinden temin edileceği’’ belirtilmektedir.

 

 

Bu alandaki, (Yumaklı alanında) kireçtaşı kaya birimleri karstik, erime boşluklu, suyu bünyesinde tutan özelliktedirler. Genellikle yer altı suyu şeklinde depolanma gösterirler ve kaynakları beslerler. Malzeme ocaklarıyla bu alandaki adeta su rezervleri yok edilecek, suyun toprağa süzülüşünü sağlayan orman yok edilecek ve su kaynakları azalacak ya da kuruyacaktır. Kireçtaşlarının kalınlığı çok fazla olduğundan bu beslenim miktarının bir kısmı çatlak ve kırık sistemlerindeki konuma bağlı olarak pınarlar şeklinde boşalım yapabilmektedirler.

Tesis alanında oluşacak yüzey suları buna atık suları da dahil olabilir, 4 adet drenaj noktasından derelere drene edilecek olması sakıncalıdır.

‘’Tesis sahasında yer altı suyu işletmesi yapılabilecek bir akifer söz konusu olmadığı, bu nedenle yer altı suyu izleme ve kalitesini kontrol etme amacıyla gözlem kuyusu açılmasına gerek duyulmadığı’’ belirtilmekte, bu bir eksikliktir.

Malzeme ocaklarında yapılacak patlatmalar ile pınarlar etkilenecek kaynak suları azalacak ya da yön değiştirecektir. Nitekim tesis alanın doğusunda kireçtaşlarından kaynaklı çıkışında kaptaj bulunmaktadır. Proje alanının güneyinde Bayır Barajı, güneybatısında Kazan Göleti bulunmaktadır. Bu barajlar fabrikanın gerek fabrika ve malzeme ocakları tozundan ve gerekse patlatmalardan olumsuz etkilenecektir.

Bayır halkının kullandığı suyun, fabrikanın işletmesinde kullanılması uygun değildir. Herhangi bir kuraklık durumunda, su yetmediğinde sorun teşkil edecektir.

 

 

Resim 20

Resim 21

Resim 22

 

 

 

ÇED raporunda, ‘’Proje sahası ve çevresinde yapılan jeolojik, hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmada, Muğla Çimento faaliyet alanının ve kil ocaklarının bulunduğu alanlar yer altı suyu açısından elverişsiz olan Neojen Kırıntılı birimler üzerinde olduğunu ve yer altı suyu kütlesi olmayan (yani yer altı suyu açısından elverişsiz litolojik birimler) olarak belirlendiğinden söz etmektedir.

Bu görüş bilimsel temelli olmayıp, hammadde sahaları içindeki kaya birimleri kireçtaşı, killi kireçtaşı, çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı litolojilerinden oluşması dolayısıyla geçirimli kaya özelliğinde olup, birer akifer niteliği taşırlar.

Raporda, saha Neojen kırıntılı birimlerden oluşmaktadır ifadesinin geçiyor olması, bu birimin aynı zamanda akifer olduğunu kabul ettiğinin işaretidir. Çünkü kırıntılı kayalar gözenekli olup, bünyesinde su bulundururlar.

Çimento fabrikası hammadde ocaklarının faaliyete geçmesiyle, ocakların bulunduğu sahanın alt kotlarında bulunan sulama ve içme suyu kuyularının, suları azalacak ya da kuruyacaktır.

Resim 23

 

 

 

 

FLORA VE FAUNA

 

 

ÇED Raporunda ‘’Flora ve fauna türlerinin tespiti için arazi çalışması yapılan süre içinde bölgede ağaç ve çalı türleri ile bazı fauna türleri gözlemle tespit edilebildiği, diğer türler ise yöre halkından edinilen bilgiler ve literatür çalışması ile belirlenmiştir’’ ‘’Flora ve fauna çalışmaları esnasında yöredeki (Paşapınarı, Salihpaşalar, Bayır, Akgedik) yaşayan halktan, civarın flora ve faunası ile ilgili anket çalışması yapılarak bilgiler toplanmıştır. Flora ve fauna çalışmaları esnasında yöredeki halktan civarın flora ve faunası ile ilgili bilgiler alınmış anket çalışması olarak kaydedilmiştir’’, ‘’yapılan arazi çalışması neticesinde sadece proje alanı ve çevresinde yaşayan herhangi bir bitki veya hayvan türüne rastlanmamıştır’’ denilmektedir.

Flora ve faunayla ilgili halkın verdiği bilgilerin bir bilimsel geçerliliği bulunmamaktadır. Flora ve fauna verileri halktan değil, doğrudan sahada uzman kişilerce araştırılarak elde edilmelidir. Ali Demirsoy’un ‘’Amfibiler’’, ‘’Sürüngenler’’ ‘’Memeliler’’ ve ‘’Genel ve Türkiye Zoocoğrafyası’’ kitaplarından alınan bilgilerin alana uyarlandığı görülmektedir.

 

ENDEMİK TÜR TEHLİKE ALTINDA

 

2009/7 Genelgesi kapsamında hazırlanan ÇED Raporunda, arazi gözlemleri ve ilgili literatür derlemeleri sonucunda alanda, 59 familyaya ait 282 damarlı bitki taksonu belirlendiği bu taksonlarda 3 tanesi açık tohumlu, 1 tanesi eğrelti olup, diğer 278 takson kapalı tohumlu olduğu, alanda 1 adet geniş yayılışlı endemik tür Origanum sipyleum bulunup; tehlike kategorisi olarak -LC (Least ConcernDüĢük Riskli) kategorisinde yer aldığı belirtilmektedir.

Yine alanda belirlenen iki tür (Olea europea ve Cephalanthera epipactoides) için IUCN kriteri DD (Data Deficient-Yetersiz verili) olarak belirlenmiştir. DD kategorisindeki bu taksonlar için yeterli yayılış ve nüfus bilgileri elde yoktur. DD yani Yetersiz Verili bir tehdit sınıfı olarak kabul edilmemektedir. Bu iki takson özelinde yayılış ve popülasyon bilgilerine ulaşılmasının ardından durumlarının tekrar değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

 

ORMAN ALANLARI

 

‘’Alanda hem doğal hem de dikim (plantasyon) halde gözlemlenen kızılçam ormanları %90-95 kapalılığa sahiptir. Toplam 765,66 hektarlık hammadde sahasının ormanlık sahalarda kalan kısımlarından hammadde üretimi için ilgili firmadan talep gelmesi halinde 6831 sayılı orman kanununun ilgili maddesi gereğince izin verilebilecektir.” denilmektedir. ‘’Orman yapısı hakkında detaylı bilgi veren Meşcere Haritasına göre ruhsat alanları 56, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 131, 132, 133, 134 ve 144 numaralı orman bölmeleri içindedir. Bölgenin tamamında hakim olan ağaç türü kızılçam (Pinus brutia)‟dır. Sahada mevcut meşcere tiplerinden verimli orman alanları olarak Çzb2, Çzd1, BÇz, Çzd3, Çzd2, Çzde2, Çzbc3, Çzc3, Çzc2, Çzb3, Çzbc2, Çzd3, ÇzMlb3, Çzc1, boşluklu kapalı meşcere tiplerinden BÇzMkr-T ve diğer meşcere tiplerinden KDA (kadastro dışı ağaçlık alan), Z (Ziraat) ve OT (orman toprağı) şeklindedir. Ruhsat sahalarının meşcere haritasında meşcere tiplerine göre dağılımı incelendiğinde meşcere gelişim çağları bakımından “a” çağı hariç diğer çağların bulunduğu, kapalılık bakımından boşluklu kapalı, 1, 2 ve 3 kapalı olduğu yani ağaçların tepelerinin toprağı örtme derecesinin tüm derecelerinin mevcut olduğu tespit edilmiştir’’ diye söz edilmektedir.

Yaygın olan bitki örtüsünün kızılçam ağaç türünden ibaret olduğu, kızılçama maki bitki örtüsünün eşlik ettiği belirlenmiştir bitki türleri başta kızılçam ve kermes meşesi olmak üzere akçakesme, katır tırnağı, meşe türleri, sütleğen, tespih çalısı, laden, çalba ve ak andızotundan ibarettir.

Resim 24

 

 

HAMMADDE OCAKLARININ YÜZEY VE YER ALTI SULARI, TARIM, ZEYTİNCİLİK, ORMANA, ARICILIĞA VERECEĞİ ZARARLARI

 

 

SU KAYNAKLARINA ETKİSİ

 

 

Kireçtaşı kayaları gibi sedimanter kayaçların gözenekleri ile kırık ve çatlakları içinde, yağmur sularının zemin içerisine süzülmesiyle oluşan METEORİK SULAR, daha önceden hapsolmuş FORMASYON SULARI vardır. Sedimantasyon sırasında hapsolmuş olan formasyon suları hidrolojik döngünün bir parçasıdır. Ayrıca çok eski jeolojik zamanda oluşan FOSİL SULAR bulunmaktadır. Özellikle kireçtaşı kayaları birer su deposudurlar. Kalker ve kil ocağı faaliyetleriyle özellikle orman/bitki örtüsü yok edileceğinden ekolojik denge tamamen bozulacaktır. Dağlık ve tepelik arazideki ormanlar ve bitkiler su da üretirler. Yere düşen yağış, gözenekli orman toprağından sızarak ana kaya çatlak sistemine, oradan da kaynaklara, derelere ve yer altı suyuna ulaşır. Malzeme ocaklarıyla bu sistem zarar görecektir. Malzeme ocakları yarmaları kaya çatlak sistemlerini kestiklerinden, yer altı suyuna sızan suyun açığa çıkmasına, akış yönünün değişmesine, buharlaşmasına ve kaybına neden olmaktadır. Ayrıca su derine kaçtığından yer çökmelerine neden olabilecektir.

Patlatmalarla mevcut su kaynaklarının yolu değişecek, su kaynakları azalır ya da kurur. Malzeme ocakları, tıpkı evlerin çatılarındaki su depoları gibi, birer su deposu olan kireçtaşı kayaları yok edileceğinden, su kaynakları da yok edilecektir.

Erozyon ve sellenmelerle dere suyuna karışan kil boyutundaki malzeme balıkların solungaçlarına yapışarak ölmelerine neden olabilmektedir. Ayrıca pasalardan dere suyuna karışan sedimanlar suyun sıcaklığını, pH, elektrik iletkenliği ve biyolojik oksijen ihtiyacı derişimini değiştirerek canlılar için zararı olmaktadır.

 

 

ORMANA ETKİSİ

 

 

Açık ocak işletmesiyle 445,6 hektar alandaki orman ve bitki örtüsü kaldırılacaktır. Orman türü Kızılçamdır.

Hammadde ocakları faaliyete geçtiğinde alandaki orman örtüsü, özellikle kızılçam ağaçları kesileceğinden hem erozyon hızlanacak, hem de suyun toprağa süzülüşü olmayacak, yer altı suyu azalacak ya da depolanması olmayacaktır.

‘’Fabrikadan kaynaklanan ve söz konusu ormanlık sahalara muhtemel olumsuz etkisi olabilecek PM, CO, SOx ve COx emisyonları, hammadde sahalarının hepsinde aynı anda çalışma yapılmayacağı, fabrika faaliyete devam ettiği süre zarfında peyderpey olmak üzere, sadece hammadde üretimi yapılan kısımlarda ağaç kesimi söz konusu olacağı’’ belirtilmekte, ancak kesilecek ağaç türü ve miktarı, sahanın rehabilitasyonu hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.

 

 

ARICILIĞA ETKİLERİ

 

Raporda, ‘’Ruhsat sahaları içinde basralı orman bulunmamaktadır. Madencilik faaliyetleri sırasında da toz emisyonu ve gürültü kirliliği meydana geleceği için ruhsat sahalarının da söz konusu basralı sahalara olan mesafeleri değerlendirilmiştir. 89412 numaralı ruhsat sahasının basralı ormanlara en yakın kısmı 830 m, 89416 numaralı ruhsat sahasının ise 1.980 m‟dir. Basralı orman alanlarının miktarı ve bunların tesis sahasına uzaklığı dikkate alındığında arıcılık üzerine dikkate değer bir olumsuz etkisinin olmayacağı’’ belirtilmiştir.

 

Resim 25

 

 

Proje sahası ve yakınlarında çam ağaçlarında balsıra üreme alanı olduğu bilinmektedir. Özellikle fabrika ve hammadde ocaklarından kaynaklı tozlardan arıcılık faaliyetleri ciddi şekilde zarar görecektir.

Buradaki kızılçam ormanı aynı zamanda yöredeki çam balı üretim alanlarıdır. Açık ocak işletmesi yapılmak istenen kızılçam ormanı Yatağan Barajı, Kazan Göleti ve Bayır Barajı su yüzeylerinden ve bu barajlardan sulanan tarım alanlarından buharlaşan suyun oluşturduğu nemli havanın etkisinde bulunmaktadır. Güneybatıdan esen rüzgârlar (Lodos) su ve toprak yüzeylerinden buharlaşan nemi buradaki kızılçam ormanlarına taşımaktadır. Çam balını üreten Kabuklu koşnil de ancak nemli ortamlarda yaşayabilmektedir.

 

 

ZEYTİNLİKLERE ETKİSİ

 

 

Kalker ve kil ocakları yakınında zeytinlikler bulunmaktadır. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanuna göre;

‘’MADDE 23–Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez’’ denilmektedir.

ÇED Raporunda, zeytincilikle ilgili sahada yapılan inceleme sonucundaki Mersin Üniversitesinden bir akademisyenin değerlendirmesi şöyle:

 

Resim 26

Resim 27

 

Resim 28

 

 

Diye görüş belirtmesi bilimsellikten, sosyolojik ve ekonomik yapıdan uzak bir değerlendirme olup, taraflı, şirket lehine verilmiş, objektif kriterlerden uzak bir değerlendirmedir. Bu durum meslek etiğine de aykırılık teşkil etmektedir. Burada ekonomik ve sosyolojik durum gözetilmeden, yöre insanının mağduriyetinden yararlanılarak çimento fabrikasına ihtiyaç vardır, zeytincilik alınan verim azalmıştır, bakımsızdır, dolayısıyla çimento fabrikası faydalıdır gibi bir sonuca varmak, yöre insanını suçlayıcı tavır içinde olmak bir bilim insanı davranışı ve görüşü olamaz.

Yapılan bilimsel araştırmalarda çimento fabrikası çevresindeki zeytin ağaçlarında, çimento tozu emisyonlarının bitki yapraklarının üzerini örterek fotosenteze olumsuz etki yaptıkları ve metabolik ürünlerin seviyelerinde azalmaların sonucu verim kaybı görüldüğü bilinmektedir.

 

 

TARIMA ETKİSİ

 

 

Toprağın ana maddesi kayaçlardır. Kayaçlar olmazsa toprakta, bitkilerde, su da olmaz. Kalker ve kil ocaklarıyla kayaçlar yerlerinden kaldırıldığı için çevresindeki toprak oluşumu da yavaşlayacak ya da duracaktır. Tarım alanlarında toprağın nemi azalacak, toprak kuruyacak, tarımsal faaliyette ve içme amaçlı kullanılan yer altı suyu azalacak, ağaçlar kuruyacaktır.

Malzeme ocakları tarım alanlarını sulayan göletlerin beslenme havzası içinde bulunmaktadır. Ocakların faaliyete geçmesiyle su kaynağı azalacağından ya da kaybolacağından tarım alanları zarar görecektir. Göleti besleyen su miktarında azalmalar olacak ya da kesilecektir.

 

 

PATLATMALAR VE YER SARSINTISI

 

A) II-A grubu RN:89411 ruhsat alanı için

 

Projenin toplam yıllık patlayıcı miktarı

ANFO: 144096 kg/yıl X40=5.763.840 kg

Dinamit: 1824 kg/yıl X40=72.960 kg

 

B) II-A grubu RN: 89412 ruhsat için

 

Projenin toplam yıllık patlayıcı miktarı

ANFO: 144096 kg/yıl X40=5.763.840 kg

Dinamit: 1824 kg/yıl X40=72.960 kg

 

C) II-A grubu RN:89413 ruhsat için

 

Projenin toplam yıllık patlayıcı miktarı

ANFO: 144096 kg/yıl X40=5.763.840 kg

Dinamit: 1824 kg/yıl X40=72.960 kg

 

D) II-A grubu RN:89414 ruhsat için

 

Projenin toplam yıllık patlayıcı miktarı

ANFO: 144096 kg/yıl X40=5.763.840 kg

Dinamit: 1824 kg/yıl X40=72.960 kg

 

Toplam ANFO A+B+C+D=23.055.360 kg

Toplam Dinamit A+B+C+D=291.840 kg

 

Dört kalker ocağında da aynı miktarda patlayıcı kullanılacağı planlanmış.

Proje ömrünün 40 yıl olacağı düşünüldüğünde bu patlayıcı miktarları dehşet vericidir.

Patlatma işlemi ile oluşacak olumsuz etkilerin en önemlisi yer sarsıntısıdır. Patlatma ile oluşan sarsıntılar taşıdıkları enerji düzeyinde hasara neden olur. Delik boyu değişeceği zaman buna bağlı olarak patlayıcı madde miktarı ve diğer parametrelerde değişir. Çok yüksek hızla oluşan gaz boşalımı kaya kütlesinde bir kısım yırtılmalara neden olarak kaya parçalarını da hareketlendirir ve taş savrulmalarına neden olur. Bu da yakındaki evlerde hasara, insanlarda korku, endişe, uykusuzluk, psikolojik sorunlara yol açar.

 

 

HAVA ŞOKU

 

 

Patlatmalarla kaya çatlaklarından dış atmosfere hızla boşalan reaksiyon ürünü gazlar önemli düzeyde gürültü oluşturur. Önlemlerin alınmadığı koşullarda gürültü düzeyi yüksek boyutlara ulaşarak hava şoku dalgalarına dönüşür. Şok dalgalarının oluşmasında diğer bir etken de hızla harekete geçen kaya kütlesi savlarıdır. Harekete geçen kaya kütlesi bir piston görevi görerek şok dalgaları yaratır. Hava şok dalgaları zaman zaman şiddetli olabilir ve çevrede hasara yol açabilir.

 

 

GÜRÜLTÜ

 

 

‘’Hafriyat malzemesinin nakliyesi esnasında 25 ton yük taşıma kapasitesine sahip kamyonların kullanılacağı’’, ‘’Çimento kili üretiminde fabrika alanının batısında ve doğusunda bulunan hammadde sahalarında 3 ocak açılacağı, bir kil ocağında çalışacak makinaların gürültü seviyelerinin;

Kamyon (3 adet): 85 dBA

Kompresör: 125 dBA

Ekskavatör: 110 dBA’’ olacağı belirtilmiş.

Tüm gürültü kaynakları için bir bilgi verilmemiştir. Kompresör ve ekskavatörden kaynaklı gürültü seviyesinin, 85 dBA gürültü seviye sınırını aştığı görülmektedir.

 

 

MORFOLOJİK YAPI BOZULUR EROZYON OLUŞUR

 

 

Çimento fabrikasının kurulacağı alana düşecek yüksek yağışların yüzeysel akışa dönüşüp, sel oluşturacaktır. Bu sediman taşıyan sel suları derelere akacak, önündeki Kazan Göleti ile Bayır barajını dolduracaktır. Kazan Göletini besleyen Koca Dere ve yan kolları taş ocaklarının açılacağı sahadadır.

‘’Proje kapsamında yer alan ocak alanlarında yer yer hafif eğimler bulunmakla birlikte erozyon problemi bulunmamaktadır. Proje alanı çevresi bitki ve ağaç örtüsüyle kaplı olup, erozyon bölgesi dışında yer almaktadır. Ufak yayvan tepeleri içeren oldukça düşük eğimli morfolojik yapı taşkın ya da çığ oluşumuna neden olmayacaktır’’ denilmektedir.

Bu açıklama bilimsel dayanaktan yoksundur. Malzeme alınacak ocak alanlarındaki orman örtüsü yok olacağından, patlatmalar ile zeminin duraylılığı kaybolur, kaymalar olur, gevşek hale gelen ve çıplak kalan yüzey alanı daha fazla erozyona maruz kalır.

Nitekim raporda 820 nolu parselin doğusu ile güneyinde sınır olan 828 nolu tarım arazisi arasına toprak ve malzeme kaymasının önlenmesi için duvar örülmesi gerektiği, 818 ve 819 parsellerdeki dolgudan dolayı dere yatağında tıkanmalar olacağı belirtilmektedir.

Malzeme ocakları, yerin doğal yapısını topoğrafya

yı bozacak, morfolojik değişikliğe yol açacak, falezli uçurumlar ve su dolu çukurlar oluşturacaktır. Bu uçurumlar çevredeki insan ve hayvanlar ile yaban hayatı için tehlike oluşturacaktır.

TESİS VE MALZEME OCAKLARINDAN KAYNAKLI TOZUN ETKİSİ

 

Tesis ve hammadde ocaklarından kaynaklı toz emisyonlarına bakacak olursak;

Kontrolsüz toplam tozun 68,05 (kg/saat)

Kontrollü toplam tozun ise 33,82 (kg/saat) olduğu görülmektedir.

Raporda, ‘’Faaliyetin ormanlar üzerine muhtemel olumsuz etkilerini önlemek amacıyla toz yayan üniteler torbalı filtre veya elektro filtreler ile donatılacaktır. Üretilen maddeler kapalı hacimlerde depolanacak veya aynı etkiyi sağlayan tedbirlerle depolama ve yüklemede toz emisyonu önlenecektir. Araziye rüzgar kesici levhalar yerleştirilecek, duvar örülecek veya rüzgar kesici ağaçlar dikilecektir’’ şeklinde tozla ilgili birtakım taahhütlerde bulunulduğu görülmektedir.

 

Resim 29

 

 

ÇED Raporunda, ‘’kömür öğütme ünitesi döner fırın ve kalsinatörde yakıt olarak yerli ve yabancı linyit kömürleri ve petrokok, ilk ateşlemeler 6.numara fuel oil, düşük NOX emisyonu veren brülörler, kömür öğütmek amacıyla 50 ton/s kapasiteli dikey ve valsli bir değirmen, kömür öğütme tesisinde tozu önlemek için Jet pulse torbalı filtreler kullanılacağı, tesiste kullanılan Kütahya Linyitleri miktarı, yıllık 306.000 ton olacağı,

‘’tesis işletme aşamasında;

Partiküler madde emisyonu dağılımı en yüksek değer 23,14 mikrogram/m3,

Çöken toz emisyonu dağılımı en yüksek değer 31,75 miligram/m2/gün,

Azot dioksit (NO2) emisyonu dağılımı en yüksek değer 14,47 mikrogram/m3,

Kükürt dioksit (SO2) emisyonu dağılımı en yüksek değer 0,44 mikrogram/m3,

Karbon monoksit (CO) emisyonu dağılımı en yüksek değer 11,35 mikrogram/m3,

Kümülatif durumda partiküler madde emisyonu dağılımı en yüksek değer 23,63 mikrogram/m3 olacağı, muhtemel emisyonlar ve tozlar için torbalı filtre ve elektrofiltreler dizayn edileceği’’ belirtilmiştir.

 

Resim 30

 

 

27277 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğine göre, çimento tesisleri dahil, tesislerden kaynaklanan toz emisyonu 75 mg/Nm3 sınır değerini geçmemelidir.

 

 

TERK EDİLEN OCAKLARIN GERİ KAZANIMI OLANAKLI DEĞİLDİR

 

 

Terk edilecek taş ocakları devasa çukurları toprak veya ince materyalle doldurarak ağaçlandırmak mümkün değildir. Taşın üstüne de fidan dikilemez. Kireçtaşı bileşimindeki kalsiyum karbonat çok uzun sürede su ile birleşip, erir ve kalsiyum bikarbonat şeklinde yıkanarak sellenmeyle gider. Kireç taşından geriye rezüdiel madde kalır. Bu madde binlerce yılda birikerek ancak sığ bir toprak katmanı oluşturabilir.

Ocaklar terk edildikten sonra nasıl bir rehabilitasyona tabi tutulacağı, yasaya göre eski haline getirilip getirilmeyeceğiyle ilgili raporda bilgi bulunmamaktadır. Şimdiye kadar terk edilmiş taş ve mermer ocakları, maden ocaklarının eski haline döndürülmesi gibi bir uygulama olmadığı gibi, bozulan morfolojinin ıslahı da olmamaktadır. Çünkü milyonlarca yılda oluşan kayalar üzerindeki toprak örtüsü, orman ve bitki örtüsü yok edilip, devasa çukur oluşturulduğunda, bitkilerin tekrar yeşereceği bir toprak oluşumu bulunmamakta, su da olmamaktadır.

 

MUĞLA ENTEGRE ÇİMENTO TESİSİ ÇEVRESEL ETKİLERİ

 

 

Muğla Çimento tesisi çevresel etkileri, işletmenin havaya yayacağı partikül madde/tozlar ve gazlar, malzeme ocaklarının yüzey ve yer altı sularına, orman ve bitki örtüsüne, tarım toprağına zararları şeklinde olacaktır.

Çimento üretiminde toz, hammadde ocaklarından başlamak üzere hammaddenin kamyonlarla taşınması, hammaddenin istenilen boyutlara indirilmesi için kırıcılarda kırılması, silolarda stoklanması, farin değirmenlerinde öğütülmesi, fırında pişirilmesi, alçı ve katkı maddelerinin katılıp klinker ile birlikte çimento değirmenlerinde öğütülmesi, paketlenmesi veya dökme olarak satışa sunulması aşamalarında çalışma ortamına ve çevreye yayılmaktadır.

 

 

TOZUN VERECEĞİ ZARARLAR

 

 

Önce çimento tozlarının tarım toprağına ve meyve ağaçlarına, bitkilere, ormana ve insana vereceği zararlarından bahsedeceğim.

 

 

Tozun bitkilere-meyve ağaçlarına zararları

 

 

Çimento fabrikası çevresinde, tozdan kirlenmiş topraklarda kalsiyum, sodyum, potasyum ve demir elementleri bakımından artış gözlendiği yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Bu element artışlarının çevredeki meyve ağaçlarında özellikle zeytin ağaçlarında filiz boylarında küçülme, meyve sayısında azalma, meyve boyutlarında küçülme şeklinde verim kaybı olacaktır. Çanakkale çimento fabrikası çevresinde zeytin ağaçlarında yapılan araştırmada (İ. Uysal vd. 2006), çimento tozu emisyonlarının bitki yapraklarının üzerini örterek fotosenteze olumsuz etki yaptıkları ve metabolik ürünlerin seviyelerinde azalmaların sonucu verim kaybı görüldüğü Özbay ve Bayhan (1991), Vijayawar and Pandey (1996), Subha and Dakshinamoorthy (2001) araştırmalarında ortaya konmuştur.

Çimento tozunun diğer etkisi, yapraklar üzerinde birikerek, yaprağın stomalarını kapatır, bitki fotosentez yapamaz, zayıf düşer, hastalanır ve ölür.

 

 

Yüzeysel su kaynaklarına zararları

 

 

Çimento tozu yakındaki göletlerdeki durgun su kütlesinde ve yakınındaki derelerin suyunda süspanse madde halinde kalarak, çamur şeklinde çökelir, suda yaşayan özellikle balıkların solungaçlarına yapışarak oksijensiz kalmalarına ve toplu ölümlere neden olabilir. Ayrıca toz içinde bulunan elementler, sularda artışlara ve zarara yol açabilir.

 

 

Yer altı suyuna zararı

 

 

Çimento fabrikasında yakıt olarak kullanılacak olan kömürün yanması ile birlikte, kömürün içeriğinde bulunan kirliliğe sebep olma potansiyeline sahip Cd, Pb ve Zn gibi toksik elementler ile bacadan yayılan partikül maddeler sulara karışabilir. Baca gazından çıkan ve çökelen maddeler bitki ve toprak yapısında değişimlere neden olabilir. Uçucu küllerde bulunan Fe, Zn, Cu, Pb vb. ağır metaller yağmur sularıyla yıkanma gibi durumlarla yer altı suyuna ve içme suyu kaynaklarına ulaşabilir (Keskin ve Mert, 2001; Bakan, 2008).

 

 

Çimento tozu pnömokonyoz nedenidir

 

 

İnert kabul edilen çimento tozu fabrikada 5 miligram/m3 olan yasal sınırın altında olmalıdır. Avrupa’da çimento tozu (inert kabul edilen) solunabilir sınır değeri örneğin Almanya ve İtalya’da 3 miligram/m3, Fransa’da 5 miligram/m3, İsviçre’de 6 miligram/m3, kuvars tozuna ilişkin mesleki solunabilir sınır değerleri örneğin Fransa’da 0,1 miligram/m3, isveç’te 0,1 miligram/m3, İtalya’da 0,025 miligram/m3, Türkiye’de 10 miligram/m3’tür. Çimento tozu solunmayla solunum yollarına girer. Solunum yollarına giren tozların fiziksel ve kimyasal yapısının yanı sıra biyolojik davranışı da sağlık sorunlarına yol açar (İSGÜM, 2016). Çimento tozu partikülleri çevrede yaşayanlarda pnömokonyozlara neden olabilir.

Astım gibi solumadaki güçlükler, silis tozuna bağlı silikozis, demir tozuna bağlı siderosiz olasıdır.

Çimento fabrikasında yakıt olarak kömür yakılacağı belirtilmektedir. Hemen yakınında, yıllardan bu yana faaliyette olan ve havaya yaydığı partiküller ve gazlar ile canlı varlığına ve insan sağlığına olumsuz etkileri bilinen Yatağan ve diğer termik santrallarine ilave olarak yörede yeni bir kirletici olarak çimento fabrikasının kurulacak olması insan sağlığı bakımından tehlikelidir.

 

 

Kanser nedeni

 

 

Çimento hammaddesi olarak işletilecek olan kil içinde karın zarı kanseri nedeni olabilen ERİYONİT minerali bulunabilir. Eriyonit mineral tozu Nevşehir yöresi bazı yerleşimlerinde olduğu üzere, karın zarı kanseri nedenidir. Dolayısıyla kil ocağındaki malzemede eriyonit minerali ve diğer insan sağlığına zararlı maddeler yönünden TIBBİ JEOLOJİ RAPORU hazırlanmalıdır.

Çimento sektörü çalışanları arasında kolon kanseri, baş-boyun bölgesi kanserleri ve larinks kanseri genel toplum değerine göre yüksek bulunmuştur (İSGÜM, 2016).

 

 

Deri hastalıkları

 

 

Çimento tozu alkali karakterlidir. Bu nedenle irritan etkiye sahiptir. Özellikle yaş haldeki çimento tahriş edicidir. Temas halinde irritan kontakt dermatite neden olur. Deride eritem ve çatlaklar oluşur. Bu durum enfeksiyonlara zemin hazırlaması bakımından da önemlidir. Daha az sıklıkta olmakla birlikte çimento tozu ile temas sonucu alerjik kontakt dermatit de meydana gelebilir (İSGÜM, 2016).

 

 

Salınan gazlar

 

 

Yakıt olarak kömür kullanan termik santraller kurulurken, hep olumlu yönleri vurgulanmış, neden olacağı birçok çevresel sorunları gündem dışı tutulmuştur. Kömüre dayalı elektrik üretiminde artan kömür tüketimi termal kirliliği, parçacık dağılımını (sis), sülfür yayılışını, asit yağmurları, sera etkisini ve iz element yayılışını artırmaktadır.

 

 

Fabrikaya yakın Yatağan Termik Santral yakınındaki toprak ve bitkilerde Pb, Ni, Cd, Fe, Cu, Zn, Mn ve S yüksek bulunmuştur (Haktanır vd.2010). Aynı durum yakıt olarak kömürü kullanacak olan Muğla çimento fabrikası için de söz konusu olacaktır.

Çimento fabrikası bacadan yayılan karbon monoksit, karbon dioksit, azot dioksit, kükürt dioksit gazları yakın çevredeki insanların sağlığına olumsuz etkileyecektir.

 

 

Asit yağmurları zararları

 

 

Asit yağmurlarının oluşumunda, SO2 ve NOx gazları birinci derecede etkilidir. Çimento fabrikası bacalarından atılan kükürt ve azot oksitler gibi kirleticiler, atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek sülfürik asit ve nitrik asiti oluştururlar. Bunlar da yeryüzüne yağmur ve kar ile ulaşır. Böylece baca gazları ikinci kez ve daha geniş bir bölgeye etki etmiş olurlar.

Asidik zerrecikler genellikle sülfür dioksit ve nitrik oksitlerin atmosferdeki dispersiyonu ile oluşur. Sonuçta oluşan nitrik ve sülfürik asit ve diğer partiküller (toz, is, kurum, duman vs) üzerine yapışır. Bu partiküllerin solunması bu asidik yapıların doğrudan akciğerlere kadar gitmesine neden olmaktadır (İlhan vd., 2003).

Asit yağmurları, yaprakların stomalarına girerek yaprağın su dengesini sağlayan stoplazmanın asitleşmesine neden olurlar. Bunun sonucunda sıvı kaybeden yaprak, kısa sürede ölür. Bu şekilde ağacın hastalıklara dayanıklılığı azaldığından zararlı böceklerin istilasına uğrar ve ölümü hızlanır. Asit yağmurunun toprağa düşmesi sonucu toprağın asiditesi artar ve bu kuvvetli asidik çözeltiler topraktaki Ca++ , Mg+ , K+ gibi minerallerin kaybına neden olur. Bu mineraller ağaçların büyümesi ve kendilerini yenilemeleri için yaşamsal öneme sahiptirler (E. Atabey, 2010).

-Çimento fabrikasından ve malzeme ocaklarından kaynaklı tozla ilgili risk değerlendirmesi ve nasıl önlem alınacağı konusu ÇED dosyasında yer almamaktadır.

 

OLDU BİTTİYE GETİRİLEREK TESİS İŞLETMEYE ALINACAKTIR

 

Kalan yaklaşık %25’lik inşaatın, montaj imalatlarının yapılması ve tesisin işletmeye alınması 2025 yılı Haziran ayı olarak planlanmıştır. Tesisin inşaat aşaması Mahkeme sürecinde uygunsuz şekilde devam ettirilmiş olup, şimdi de 2009/7 genelgesine sığınılarak tüm yargı kararları hiçe sayılarak inşaatın bitirilmesi hedeflenmiş.

 

KIRK YIL SONRA TAHRİP EDİLMİŞ BİR DOĞA VE ATIK BİR TESİS KALACAKTIR

 

Projenin ömrünün 40 yıl olması planlanmaktadır. Kırk yıl sonra doğası tahrip edilmiş, 50 ile 270 metre derinliğinde su dolu devasa çukurların bulunduğu, orman varlığı ortadan kaldırılmış, su kaynakları, dereleri çayları kurumuş, arıcılık ve tarımsal faaliyetler son bulmuş bir alan ve geriye hurda yığını bir tesis bırakılacaktır.

 

HALK ONAYI OLMADAN TESİSE İZİN VERİLEMEZ

 

 

23.12.2010 tarihinde Muğla, Merkez ilçesi, Bayır Beldesinde halkın katılımı toplantısının yapıldığı, toplantıya sivil toplum kuruluşları, belediyeler ve proje alanına yakın köylerde yaşayan halkın büyük ilgi gösterdiği, bireysel olarak katılan kişiler bölgede işsizliğin azalması için böyle bir yatırıma ihtiyaç duyulduğunu, tüm tedbirlerin alınarak fabrikanın kurulmasına karşı olmadıklarını dile getirdikleri raporda belirtilmektedir. Sürece bakılırsa yöre halkının isteği ve tutumunun belirtildiği gibi bu yönde olmadığı, halkın kendi yöresinde çimento fabrikası istemediği açıkça görülmektedir. Şirketin belirttiğinin aksine halkın projeden memnun olmadığı, ÇED iptali için dava açılması ve mahkemenin de bunu haklı görerek iptal etmiş olmasından anlaşılmaktadır. Bu projenin kamu yararına olmadığı Mahkemece tescil edilmiştir.

29.11.2024

 

 

Kaynaklar

 

 

Atabey, E. Mahkemece ÇED izni iptal edilen Muğla çimento fabrikası

https://www.bodrumguncelhaber.com/mahkemece-ced-izni-iptal-edilen-mugla-cimento-fabrikasi-

Atabey, E. 2022. Çimento fabrikasının çevresel etkileri. 31 Ocak, 1, 2,3 Şubat 2022 Muğla

Yenigün Gazetesi.

Atabey, E. 2013. Muğla ili Tıbbi Jeolojik Unsurları ve Halk Sağlığı. Muğla Belediyesi

Kültür yayınları-13. ISBN: 978-9944-5574-9-8. Muğla.

Atabey, E 2010. Türkiye’de İnsan Kaynaklı Unsurlar ve Çevresel Etkileri. MTA

Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 7, 286s. ISBN: 978-605-4075-77-5.

Eşref Atabey. 2021. Yer kökenli Tehlikeler. Doğa ve Antropojenik Tehlikeler-1, Sarmal

Kitabevi. 151s. 1.Baskı, Mayıs 2021. İstanbul. ISBN 978-625-7647-39-7.

Eşref Atabey. 2018. Suyun Hikayesi. 615s. ISBN: 978-605-9331-87-6 Asi Kitap. İstanbul.

Atabey, E -Youtube sayfası konuyla ilgili videolar

Bakan G., 2008. Türkiye’de Çevresel etki değerlendirme (ÇED) uygulamalarına çarpıcı

bir örnek: Samsun mobil (termik) santralleri. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Samsun. 8-9.

Barış, Y. İ ve Atabey, E. 2009. Türkiye’de Mesleksel ve Çevresel Hastalıklar, Köseleciler

1933, Bursa: Magic Digital Center. 221s.

Demirsoy, A. 2003, Amfibiler, Baran, Ġ 2005, Türkiye Amfibi ve Sürüngenleri. Çevre

Bakanlığı, Çevre Koruma Genel Müdürlüğü, Proje No: 90-K-1000-90. Ankara

Demirsoy, A. 1996, Sürüngenler, Baran, İ. 2005, Türkiye Amfibi ve Sürüngenleri.

Çevre Bakanlığı, Çevre Koruma Genel Müdürlüğü, Proje No: 90-K-1000-90. Ankara

Demirsoy, A. 2002, Genel ve Türkiye Zoocoğrafyası “Hayvan Coğrafyası”, Meteksan,

Ankara; Kiziroğlu, İ, 2008, Türkiye Kuşları

Demirsoy, A. 2003, Memeliler. Çevre Bakanlığı, Çevre Koruma Genel Müdürlüğü,

Proje No: 90-K-1000-90. Ankara

İlhan, A. İ., Dündar, C., Öz, N. ve Kılınç, H., 2003. Hava kirliliği ve asit yağmurlarının çevre ve insan sağlığı üzerinde etkileri. .meteor.gov.tr/havakirliliği.

İSGÜM. 2016. Çimento sektöründe tozla mücadele rehberi. Bakanlık Yayın No: 57. ISBN:

978-975-455-264-5. Ankara – 2016

Kantarcı, D.2015. Açık taş ocağı işletmesinin çevreye etkileri ve sürdürülebilirliği. 7. Ulusal Kırmataş Sempozyumu bildiriler kitabı.

Keskin M. ve Mert A., 2001. Türkiye’de enerji ve çevre konusunda yapılan en büyük

hataların bir laboratuvarı: Yatağan-Yeniköy-Gökova Termik Santralleri. II. Çevre ve Enerji Kongresi, Ankara. 39-52.

Muğla Çimento San. ve Tic. A.Ş. 2011.Entegre Çimento Fabrikası ve hammadde ocakları

Nihai ÇED Raporu.242s.

Özbay, O., Bayhan, YK., 1991. Çimento Toz Emisyonlarının Bazı Bitkilerin Büyüme ve

Metabolik Olaylarına Etkileri Üzerinde İncelemeler, in: Ayvaz, Z., I. Uluslar arası Çevre Koruma Sempozyumu Bildirileri, Çevre Kirliliği ve Kontrolü, 2, İzmir, 302-314.

Sözbilir, H., Uzel, B., Sümer, Ö. ve Eski, S. 2017. 22-25 Kasım 2017 Muğla depremleri ve

Muğla ilinin depremselliği raporu. DEÜ Deprem Araşt. ve Uygulama Mer. Diri Fay Araşt. Grubu.

Subha, SJ., Dakshinamoorthy, M., 2001. Effect of Cement kiln dust on Sorghum and

Blackgram Crops, Madras Agricultural Journal, 87 (7-9), 444-446).

Uysal, İ., Müftüoğlu, N. M., Demirer, T. Karabacak, K. ve Tütenocaklı, T.2006.

Çanakkale’de Çimento Tozlarının Bazı Bitkilere ve Topraklara Etkileri. Ege Üniv. Ziraat Fak. Derg., 2006, 43 (2):133-144).

Vijayawar, A., Pandey, GP., 1996. Effect of Cement dust Pollution on Soybean:

Physiological and Biochemical, Eco. Env. Cons

Muğla Çimento San. Ve Tic.

A.Ş. Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesi. Muğla ili, Menteşe ilçesi, Bayır Mahallesi ile Yatağan ilçesi, Deştin Mahallesi Mevki. ÇED Raporu.

 

 

 

 

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu