BİR BİLGELİK ÖYKÜSÜ-Hayatımdaki Yeni Sayfa
Paranın kıymetini bilmeyen çocuğuna, babası bir gün ders vermek amacıyla, “bundan sonra sana harçlık yok. Kendi paranı kendin kazan ve artık bu eve Biraz katkıda bulun” der.
Çocuk önce dayısından borç alır. Aldığı parayı babasına getirir verir. Babası çocuğun verdiği parayı alır, sobaya atar. Ertesi gün çocuk gider bu sefer halasından para ister ve alır. Halasından aldığı parayı da yine getirir babasına verir. Babası çocuğun verdiği parayı alır sobaya atar. Ertesi gün çocuk gider amcasından borç para ister. Aldığı parayı yine babasına getirip verir. Babası çocuğun verdiği parayı alıp yine sobanın içine atar.
Artık çocuğa kimse borç para vermez. İş başa düşmüştür. Çocuk bir KÜFE bulur biraz para kazanır. Akşam eve döndüğünde Kazandığı parayı yine babasına verir. Babası oğlundan aldığı parayı Tıpkı diğer aldığı paralara yaptığı gibi sobaya atmak için doğrulup uzandığında çocuk sıçrar ve babasının elini tutar. Bir taraftan babasının koluna yapışırken Bir taraftan da babasına yüksek sesle bağırır. “Baba ne yapıyorsun? Sakın bu parayı sobaya atma!! Benim bu parayı kazanmak için akşama kadar iflahım kesildi Mahvoldum der”….
Çocuklarımıza, bir şeyleri hak ederek sahip olmayı öğretmeliyiz. Böylece sahip olunanın kıymetini daha fazla bilecek ve tüketimden uzaklaşacaktır. Toplumun kanayan yaralarından birisi olan bu tüketim ve akabinde gelen mutsuzluğun temel sebebi, çaba sarf etmeden hazıra konmak. Anne babalar iyi anne baba olmayı istekleri hemen yerine getirme olarak eşleştirmiş, yanlış bir algının peşine takılmış durumdalar. Unutulmamalıdır ki her kişi kendi çabasıyla, emek harcayarak kazandığı her şeyin kıymetini daha iyi bilir. Çocuklarımıza, arkadaşlarımıza, etrafımızdakilere balığı vermek değil marifet. Asıl marifet o bağılı tutabileceği bir ortam, zemin oluşturmak. Kişi üretmez ise körleşir, potansiyelini kaybeder, tembelleşir. Mutlu günler dilerim…
Uzman Klinik Psikolog Melisa K. Dedeoğlu / www.bodrumpsikologu.com